Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya
Secdeye kapanmalı, kalkmamalı secdeden…
Mâdem er geç gitmek var, böyle gitmeli giden…
Arif Nihat Asya
Vefatının 46. yıl dönümünde Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya’yı saygı ve rahmetle anıyoruz. Asıl adı Mehmed Arif olan usta şairimiz, 7 Şubat 1904’te Çatalca’nın İnceğiz Köyünde hayata gözlerini açmıştır. Henüz bir haftalıkken, veba nedeniyle babasını kaybetmiştir.
Kurtuluş Savaşı dönemini Kastamonu’da geçiren bayrak şairimiz, lise dönemindeyken milli mücadele yıllarını yakından görmüş ve Anadolu insanımızın içindeki vatan sevgisini yakından gözlemlemiştir.
Arif Nihat Asya, insanların vatanı savunmak için ailelerini bırakarak cepheye gitmelerinden çok etkilenerek, vatan sevgisini yansıtan şiirler yazmaya başlamıştır. Vatanseverlerin düzenlendiği toplantı ve seminerlere de katılan Asya, Mehmet Akif Ersoy ile tanışarak, fikir alışverişi yapma fırsatı yakalamıştır.
1934’te soyadı kanunun çıkmasının ardından “Asya” soyadını alan şairimizin tam adı, “Mehmet Arif Nihat Asya” olarak kayıtlara geçmiştir.
14 yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yapmıştır. Öğretmenlik yaptığı dönemde milli şiirlerin yanı sıra bir Mevlevi edasıyla tasavvufi şiirler yazmıştır.
Ârif Nihat Asya; şair, öğretmen ve idealist bir vatanperverdir.
Şöyle sesleniyor Bayrak Şairimiz; Dua şiirinde,
Biz, kısık sesleriz… Minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Bütün eserleri 12 kitaplık bir külliyat halinde basılan Arif Nihat Asya’nın şiir türündeki eserleri şunlardır:”Heykeltıraş”, “Yastığımın Rüyası”, “Ayetler”, “Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor”, “Kubbe-i Hadra”, “Kökler ve Dallar”, “Emzikler”, “Dualar ve Aminler”, “Aynalarda Kalan”, “Bütün Eserleri”, “Rubaiyyat-ı Arif”, “Kıbrıs Rubaileri”, “Nisan”, “Kova Burcu”, “Avrupa’dan Rubailer”, “Bayrak.” Düşünce ve deneme türündeki eserleri ise: “Kanatlar ve Gagalar”, “Enikli Kapı”, “Terazi Kendini Tartamaz”, “Tehdit Mektupları”, “Onlar Bu Dilden Anlar”, “Aramak ve Söyleyememek” ve “Kanatlarını Arayanlar.”
Arif Nihat Asya, sadece başarılı bir şair değil, aynı zamanda millî ve manevi yönü ağır basan bir fikir adamıdır. O, sadece şair olarak edebiyat dünyamızın değil, medeniyet kodlarımızın gerçeklerinden yola çıkan sağlam fikirleriyle fikir dünyamızın da önemli kilometre taşlarındandır. Onun edebî yönünü inkâr edenler millî ve manevi hassasiyetleri ön plana çıkarmasından da rahatsız olanlardır.
Onun “vatan” anlayışı da İslami ruhla yoğrulmuş bir vatandır. Bunu “Vatan” başlıklı rubaisinde şöyle ifade eder:
Ezanımdan alışıp Tekbir’e
Buldunuz mutluluk, imanımla.
Vatan ettim sizi, ey topraklar!
Beş vakit damgalayıp alnımla.
Şairlerimizin, sanatkârlarımızın bizlere bıraktıkları en büyük nimet; gelecek inşa etme şuurudur.
Bizlerde onu okuyarak, anlatarak, Arif Nihat Asya’ya olan borcumuzu ödeyebiliriz.
Şu dizelerini sizler ile paylaşmak isterim:
“Su içen kuşu her yudumda gagasını göklere kaldırarak Allah’a şükreder gördüm.”
“Biz abdest almayı okuya okuya değil; abdest alanların eline su döke döke öğrendik.”
“Pirincinde siyah taştan korkma… beyaz taştan kork!..”
“Asil suallerin cevaba ihtiyacı yoktur…”
“Maziye ihanet edenler, atiye de ihanet etmiş olurlar.”
Arif Nihat Asya’yı vefatının yıldönümünde rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Mücadelesini bir emanet olarak bilen siz değerli okuyucularımızı selamlıyorum.