Çocukların, okuma istekleri okulla tanıştıktan sonra zayıflar mı?

Niyazi Kaya
Doç. Dr. Niyazi KAYA 01/06/1975 yılında Trabzon'da doğdu. İlk,orta ve lise öğrenimini Trabzon'da tamamladı. 1996 Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdi. Aynı üniversiteden 2003'de yüksek lisans, 2012 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Orta Öğretim Sosyal Alanlar Ana Bilim Dalı Coğrafya Öğretmenliği Bilim Dalı Doktora Programı doktora derecesini, 15 Nisan 2020 tarihinde Üniversitelerarası Kurul Başkanlığınca verilen Doçentlik ünvanını aldı. Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı farklı birimlerde coğrafya öğretmeni, ders kitabı yazarı, proje hazırlama, uygulama ve değerlendirme sorumlusu, şube müdürü ve daire başkanı olarak görev yaptıktan son 13/02/2020 tarihinde Lahey Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri olarak göreve başlamıştır. Coğrafya, coğrafya eğitimi, cevre eğitimi, öğretmen eğitimi, sosyal bilgiler, insan hakları eğitimi vb. konularda ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış makaleleri, kongre ve sempozyumlarda sunulmuş bildirileri vardır. Sürdürülebilir kalkınma için doğa ve çevre eğitimi, ölçme ve değerlendirme, eğitimde ulusal ve uluslararası standartlar ve yeni uygulamalar, bin yılın kalkınma hedefleri, herkes için eğitim, kamu etiği, stratejik plan hazırlama, proje hazırlama, izleme ve değerlendirme, çevre eğitimi, Türkiye Coğrafyası ve jeopolitiği, siyasi coğrafya vb. gibi konularda eğitimler vermektedir. İngilizce bilen KAYA, evli, bir erkek ve bir kız çocuk babasıdır
05.04.2021
858
A+
A-
Çocukların, okuma istekleri okulla tanıştıktan sonra zayıflar mı?

“Derdi olan insan okur, derdi olmayanda okuyarak dert sahibi olur”  Rasim Özdenören .

Henüz okuma yazma bilmiyorken bulduğu ya da gördüğü her kitabı eline alıp okutacak kişi arayan çocuklar nasıl oluyor da okuma yazma öğrendikten sonra giderek kitap okumaktan uzaklaşıyor?

Çocuklar daha henüz okula gitmiyorken severek ve isteyerek ellerine aldıkları, onlara başka dünyaların kapılarının aralandığı kitaplardan, okuma yazma öğrendikten sonra niçin uzaklaşıyor? Okul yıllarında nasıl bir metot izleniyor ki çocuklarımız okuma isteklerini kaybediyor?

Kanaatimce yaşanan bu durumun ortaya çıkmasının temel nedeni, çocukla kitap arasında bir sevgi ve bir bağ oluşturmadan kitap okumayı yapılması gereken bir işe, bir göreve indirgenmesidir.

Kitap okumayı yapılması gereken bir göreve indirgeyen öğretmenlerin bir ayda şu kadar kitap, bir günde şu kadar sayfa okuyacaksınız, okuduğunuz kitapların isimlerini yazarak ailenize imzalatacaksınız gibi yönergeleri çocuklarının okuma isteklerini azaltıyor. Sevgi ve istek uyandırma yerine sayı ve sayfayı öne çıkaran size değil ailenize güvenirim mesajıyla çocukların hem kitaplarla hem de öğretmenler arasındaki bağ giderek zayıflatılıyor.

Bilişim teknolojilerinde gelişmelere bağlı olarak yayımcılık sektöründe kullanıma sunulan yeni teknik ve uygulamalar sayesinde sanat eseri niteliği taşıyan çizimleriyle kitaplar, çocuklara uçsuz bucaksız bir evren sunuyor. Tabi bu durumu okullarımızda çocuklarımıza sunduğumuz ders kitapları için söylemek maalesef mümkün değil.

Daha henüz okula başlamadan önce içerik ve görselleri nitelikli kitaplarla haşır neşir olan çocuklarımıza, niteliksiz çizimleri, birbirinden kopuk ve bağlantısız metinlerden oluşan ders kitaplarıyla buluşturarak okuma isteklerini törpülüyoruz.

Müjdat Ataman’ın da ifade ettiği gibi ders kitaplarındaki metinlerin sürekliliği yoktur, bir kaynak metinden kısaltılarak alınan okuma metinleri, çocukları derinlikli ve sürükleyici bir okuma hazzından mahrum bırakmaktadır. Oysaki kitap okumak bir haz ve serüvendir. Peter Pan’ı okumaya başlamış bir çocuk sürekliliği olan bir maceraya adım atmış olur, devam etmek istediğinde ayracını kitabın arasına koyar ve istediği zaman devam kaldığı yerden devam eder. Bu süreklilik, okuma kültürünün besleyicisidir. Ders kitapları bu edimi alaşağı eder. Metni okuyalım, metinle ilgili soruları cevaplayalım. Ezber kalıpları, kitabı neden okutmak istediğimizin de habercisi: Soru sormak. Sorulan soruların derinliğinin olmaması metni sadece soru sormak için kullandığımız bir nesneye dönüştürür. Sorular, okuma metninin konusu ve ana fikri etrafında döner. Burada eleştirilmesi gereken konu öğrenmeyi parmak izi kadar farklı, her öğrenciyi biricik gören eğitim anlayışının bu kalıp sorular nedeniyle öğrenciyi tek ana fikir bulmaya zorlamasıdır. Çocukları sabit bir ana fikre mahkûm etmek okumadan soğutmakla eş değerdir.

Öğrencilerin öğrenmesinden ziyade neleri ne kadar öğrendiğini ölerek değerlendirmeyi önceleyen sınav odaklı bir eğitimin bir sonucu olarak kaşımıza çıkan çocuklarımızın kitap okuma isteklerini kaybetmeleri hepimizi çözüm harekete geçirmelidir.

Unutulmamalıdır ki,  okuma, aklın gelişmesine kendi başına büyük katkı yapan çok düzeyli bir zihinsel işlemdir. Bunun temel koşulu okuryazar olmaktır. Okuryazar olma durumu, okuduğunu ya da düşündüğünü yazabilmek ve yazılanı okuyabilmek demektir. Başka bir deyişle işlevsek okuryazar olmak demektir.

Yapılan araştırmalar okuma-yazma bilmemenin toplumsal ve ekonomik gelişmenin önünde bir engel olduğunu, ekonomik gelişme için bir ülke nüfusunun en az %40’ının işlevsel okuryazar olması gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ayrıca işlevsel okuryazarlığın temel eğitim ve bireyin verimliliğini %50, ekonomide verimliliği %44 oranında artırdığı da ortaya konulmuştur.

Okumanın asıl yararı kuşkusuz tek tek bireyler üzerindeki dönüştürücü etkisi ve toplumda yol açtığı kültürel gelişmeye katkısıdır. Bir öğrenme biçimi olarak okuma, dil ve kişiliğin, zihinsel üretkenliğin gelişimindeki en önemli araçtır.

Okuma alışkanlığı, temel okuryazarlık ve işlevsel okuryazarlıktan sonra gelen bir aşama olup okuma eyleminin sürekli, düzenli ve eleştirel olarak sürdürülmesidir.  Okumanın bir alışkanlık haline gelmesinin ilk şartı, okuma eyleminin alışkanlık haline gelmesidir. Alışkanlıkta alıştırmakla edinilir, bu alıştırmalar da okumayı sevdirmekle başarılır. Çocukların küçük yaşlardan itibaren ilgili alanlarına yönelik masal ve hikâye kitapları işlevsel okuryazarlığı kazandıracak sürdürülebilir çalışmalar ile çocuklarda okuma kültürü ve alışkanlığı edinilebilir.

Milletimiz sahip olduğu kadim medeniyetten dolayı güçlü bir kültür ve dil mirasına sahiptir. Fakat bu miras gün geçtikçe hayatiyet özelliğini yitirmektedir. Bir toplum için dilin ve kültürün zaafa uğraması, o toplumu kendine has kılan özelliklerin tehdit altında olduğunun en temel göstergesidir.

6 yaş üzeri okuryazarlık oranın  % 96’nın üzerinde olduğu ülkemizde; okuma alışkanlığı, endişe uyandıracak düzeyde düşüktür. Artan okuryazarlık, topluma “okuyan” bireyler kazandırmamaktadır. Ülkemizde, son 40 yılda ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite mezunu sayısındaki muazzam artışa rağmen bir yılda yayınlanan kitap sayısının kişi başına oranı 7,18’dir.

Araştırmalar; gençlerin %70’inin hiç okumadığını, nüfusunun %40’ının hayatı boyunca hiç kütüphaneye gitmediğini, kütüphaneye hayatı boyunca birkaç kez gidenlerin oranının %31 olduğunu, ilköğretimde çocukların %80’inden fazlasının ders kitabı, kaynak ve yardımcı kitap dışında kitap okumadan okullarından mezun olduklarını ortaya koymaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığının yayınlanan raporlarına göre ülkemizin kitap okumada dünyada 86. Sırada olduğu görülmektedir. Günümüzde teknolojiye ve sosyal medyaya olan bağımlılık, kitap okuma alışkanlığını olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Ülke olarak günde 6 saat televizyon izleyip, 4 saat internete girerken kitap okumaya sadece 1 dakika ayırmakta ve genel ihtiyaç listemizde “kitap” 235. sırada yer almaktadır.

Bu tehdit edici manzara, milletimizin kendini neden dönüştüremediğini, değer üretmek yerine neden hazır kültür kalıplarına sarıldığını açıklar niteliktedir. Milletimizin, kendini yenileyebilmesi ve geliştirmesi okuma eşiklerinden geçmektedir.

Bu nedenle, geleceğimiz, milli varlığımız ve servetimiz olan çocuklarımıza erken yaşlardan itibaren kitap okuma kültürü ve alışkanlığının kazandırılması hayati öneme haiz bir konudur.  Bu alanda ortaya konacak çaba, kitaba ve okumaya yönelik bir zihniyet değişimi ve dönüşümünü sağlayarak topyekûn bir kalkınmaya imkân tanıyacaktır.

Bakanlıklar üstü bir politikayla Cumhurbaşkanlığın himayesinde başlatılacak eylem planıyla, çocuklarımızın okuyan, düşünen ve okuduklarıyla hayatlarına yön verebilmeleri için seviyelerine uygun kitaplarla buluşması, okuma zevkini alarak dilimiz Türkçeyi doğru, güzel ve etkili kullanarak daha fazla kavramla düşünebilmesi, kendilerini ifade etme ve sosyalleşmesi, okumanı sağladığı akademik başarıyla toplumda etkin bir kişiliğe sahip olabilmesi sağlanabilir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.