Yeni Eğitim Yılı Başlarken

Bizlere eylül ayı denilince hüzünlerin ayı sonbahar ve eğitim – öğretimin başlangıcı düşer hepimizin zihin dünyasına.

 Eğitim ordusunun öğrencisi, öğretmeni ve velisi ile seferber olduğu aydır bu ay.

Bu yılda eğitim ve öğretim; sancıları ile sıkıntıları ve umutları ile başladı.

Yıllardır çözüm bekleyen ancak çözülemeyen artık kronik hale gelmiş eğitim içeriği(müfredat) ile toplumun ihtiyaç duyduğu insan donanımının sağlanamadığı bunlara üstlük birde salgın hastalığının gölgesinin düştüğü bir eğitim-öğretim yılı.

Ülkemizin eğitim politikalarına yön veren Milli Eğitim Bakanlığında, eğitime başlanacağı bir ay kala bakan değişiminin yaşanması eğitimde bu yılda sürprizlerin bitmeyeceğinin göstergesi olmuştur şimdiden.

Türkiye nin eğitimde belkide yaşadığı sorunların hepsinin kaynağında bir eğitim felsefesi oluşturamayışı ve buna bağlı olarak da izlenecek stratejilerin tabanın temellendirilememesi neden olmaktadır

Eğitim felsefesi olmayan bir eğitim de müfredat içeriklerinin tutarlı oluşturulması çok güçtür.

Sağlam oluşturulmayan Müfredatlarında altı boş kalmakta toplumun ihtiyaçlarına cevap verememektedir.

Cumhuriyetin yüzüncü yılına yaklaştığımız bu zamanlarda, Türkiye eğitim altyapısı noktasında (okul, derslik,donanım) sorunlarını çözer hale gelmişken ne yazıktır ki eğitimin içeriği , niteliği, kalitesi  noktasında bu ilerleme sağlanamamış hatta ne yapılacağını bilemez şekilde savrulmaya başlamıştır. Toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyen, toplum değerlerini yansıtamayan, dünya ile rekabet edecek insan donanımı sağlayamayan bir eğitim sorunu ile ciddi ciddi nasıl mücadele edeceğini bilemeyen bir durum sergiler hale gelmiştir.

Eğitim siyasiler tarafından her zaman öncelikli halini korurken bu önemseme sanki sürekli değişim yapma, sistemleri deneyerek doğruları bulma noktasına gelmiş ancak felsefesi olmayan bu değişimler nesiller üzerinde olumsuz etkileri olan ve ilerde bu etkilerin daha da ağırlaşacağı bir problemli alan oluşturmaya başlamıştır.

Her gelen bakan kendinden önceki sistemi sorgularken bu sorgulama sistem iyileştirme yerine sistemi tamamen reddetme, yerine felsefi temeli olmayan bir değişim oluşturma çabasına dönüşmüş ve sistem çöp dağları nin oluşturduğubir eğitim bakanlığı haline gelmesine neden olmuştur.

Eğitim de geçmiş dönemlerde toplumun kabul ettiği yeniliklerde yapılmış (lime Projesi, kredili sınav geçme sistemi, MLO proje okulu, seçmeli olarak dini ve milli değerlere yer veren dersler) ancak bunların çoğunun devamı getirilmemiş, bakanlıktaki değişimlerde bunlarda reddi miras yapılmışlardır

Türkiye’nin bu kadar önemli bir konusu olan eğitim de belirgin bir politikasının olmayışı, her esen rüzgara göre yelkenlerin ayarlanmasıher neslin yeni bir sistemde eğitim öğretim görmesine neden olmuş, uzun vadede nesillerde yıkım oluşturan bir tablonun ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Türk eğitim sisteminde, yabancı dilin öğretilemediği, sorgulayan ve elestiriyel düşünebilen neslin yetişmediği, özgüven eksikliği duyan kendini tanımlayamayan, kitap okumanın sevilmediği, ortaöğretim bitirdiğinde eskilerin deyimi ile kolunda bir altın sanatının olmadığı, değerlerine yabancılaşmış nice nice sorunlarla boğuşan bir sistem ve çözümü noktasında da ancak içi boş ,felsefesi olmayan sistem yamalama çabası.

Türkiye artık yüzüncü yılında yukarıda sıralanan sorunlardan kurtulmalıdır, bu sorunlardan kurtulmadığı an hepimize dünyayla yarışan birey ve toplum oluşturmak ancak hayali cihan olur.

Eğitim üzerine yazılacak çok şeyler var ama temennimiz gelecek dönemlerde bu sorun sarmalından kurtulunduğu, kalitenin ve içeriğin konuşulduğu ve çağdaş dünyada lider bir ülkenin, lider eğitim sistemi ile hepimizin övündüğü eğitim öğretim yıllarına başlamak dileği ile

Yeni bir yazımızda buluşmak dileği ile…

                       İsmail AKBIYIK