Sekiz köşeye oniki manşet

Fatih Başak
1968 yılında Sungurluda doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Sungurlu’da tamamladıktan sonra 1989 yılında Amasya Eğitim Yüksekokulu’nu tamamlayarak, Batman ili Kozluk ilçesinde sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 1993 yılından 2004 yılına kadar Sungurlu’nun Eşme ve merkez Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Boğazkale Merkez İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yaptım. 2008 yılına kadar burada görev yaptıktan sonra Havza ilçesi Millî Eğitim Şube Müdürü olarak atandım. 2010 yılında kadar görevlendirme yoluyla Sungurlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na Şube Müdürü olarak atandım. 2012-2014 yıllarında Ağrı Milli Eğitim Müdürü, 2014 yılında da Kocaeli Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptım. 2014 – 2019 yıllarında MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yaptım. Halen MEB Millî Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
14.03.2022
713
A+
A-
Sekiz köşeye oniki manşet

Ne zamandan bu tarafa gazete almadığınızı hatırlıyor musunuz? Ya da daha dramatik bir soru sorayım. Bugüne kadar hiç gazeteye para verip aldınız mı? Gazete aldığımız o günler artık nostalji oldu. Muhtemelen bundan sonraki yıllarda para vererek gazete almak gibi bir lüksünüz ya da bazıları için öyle bir keyif olmayacak. Kendine has, o kâğıt kokusunu artık hatırlamayacağız. Yeni nesil (z kuşağı), kâğıt kokusu da neymiş diye sorarlarsa şaşırmayın.

Üniversite sınav sonuçlarının açıklanacağı o gün sadece sonuçlara yönelik çıkan özel baskıları, çoğumuz hatırlamıyor bile. Sabahın en karanlık olduğu zamanda yol boyundaki dinlenme tesislerine gidip gazete dağıtan kamyonları dört gözle beklediğiniz oldu mu? Ben bekledim. Ya da bayram günlerinde gazetelerin çıkmadığını hangi birimiz hatırlıyor acaba?

Sabahın ilk saatlerinde gazete bayilerinden gazete almak, çoğumuz için bir zevkti. Aldığımız gazetenin; evimize, iş yerimize gelir gelmez önce sekiz köşeye oniki manşet kısmına bakardık. Gazeteyi aldığımızda kimimiz gazetenin adı görünecek şekilde katlar, koltuğumuzun altına koyardı. Özellikle ismi görünecek şekilde saklardı ki hem okuduğu gazetenin reklamını yaparlardı hem de hangi siyasi düşünceye sahip olduğunu gösterirlerdi. Metroda, otobüste giderken gazete okuyanlar da yanındakinin gözüne sokarcasına sözde gazete okurlardı.

Ama içlerinde en ciddi bulduklarım ise gazetelerin köşe yazılarına kadar gazeteyi her bir yazarın köşe yazısı için her defasında katlayarak okuyanlardı. Gazetenin sadece köşe yazısı kalacak kadar katlarlar, okuduktan sonra diğer köşe yazısı için de aynı şeyleri yaparlardı.

Çoğunluğumuz ise gazete okuyuculuğu açısından sınıfta kalmışızdır. Ekserimiz gazetenin büyük puntolarla yazılmış başlıklarını okur, köşe yazılarına çok da bakmazdık. Gazetenin birinci sayfasında gündem ve siyaset ağırlıklı haberler olurken, en arka sayfada genelde spor haberleri olurdu. Belki de arka sayfa, birinci sayfaya nazaran daha çok okunurdu. Spor ve fotoğraf ağırlıklı bir sayfa olması bunda etkiliydi (!) galiba.

Birinci sayfalarda gündeme ve siyasete dair bizim gönlümüzü okşayan haberler dikkatimizi celp ettiği için hemen elimize alıp okumaya gayret ederiz. Büyükşehirde yaşıyorsanız, işyerinize metro ile gidiyorsanız gazete okuyanlara rastlamamak mümkün değildir. Hele bir de yanına oturduğunuz kişi gazete okuyorsa zevkten dört köşe olabilirsiniz.

Bilirsiniz ki yanınızdaki kişi gazeteyi okurken bilerek ya da bilmeyerek adeta gözünüze sokarcasına gazeteyi size doğru tutacaktır. Siz de madem bu çileyi çekmek ve zamanın da geçmesi adına bu gazeteye göz atacaksınızdır ister istemez.

Gazete geçmişte kendine mahsus bir kültürü olan neşriyattı. Ülkelerin bir anlamda kalkınmışlığını gösteren veri niteliğinde idi. Örnekler verilerek eğitim, kültür kalkınma vs. bir ölçü birimi kabul edilirdi.Gazete okuyan kişi halk nazarında okuyan, düşünen ve özellikle de siyasetle ilgilenen kişi idi. Haklılık payı olmakla birlikte kültürlü insan kavramından nemalanmak isteyenlerin sayısı da az değildi. Her şeye rağmen okumanın bir çeşidi olan gazete okurluğu, bir kültür meselesidir.

Bazen babamızın işyerine aldığımız bir gazeteyi enine boyuna okuyup inceledikten sonra, esnaf komşunun gazetesini de okumak için gazeteleri gün içinde takas ettiğimiz günler.Ya da gazeteyi Adan Zye okuduktan sonra külah yapması için kuruyemişçiye kilo ile sattığımız günler. Kupon biriktirdiğimiz günler. Hatta kahvehane ve çay ocaklarında ki gazetelere de göz gezdirip okurken “Usta ben bir çay daha içeyim” dediğimiz günler nostalji oldu.

Gazete alamayanlar dahi, köfte ekmeğe sarılmış veya yemek yerken altına serilmiş gazetelere göz atmayı ihmal etmezken bir şekilde okuma etkinliğine katıldıklarının farkına dahi varmazlardı.

İnternetin yaygınlaşması ile birlikte gazete okuma kültürümüzde evrimleşme görüldü. İnternet birçok alanda faydası olduğu halde gazeteleri, dergileri ve hatta kitapları yok etme durumuna da getirmiştir. Artık gazete okuyanlarımız azaldı. Evlerimizden, cep telefonlarımızdan rahatlıkla istediğimiz gazeteye ya da istediğimiz yazarın yazısına rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Metroda gazete okuyanların sayısı da epey azalmış durumda.

Artık o kâğıt kokusunu duyamıyoruz. Korkarım ki, gazete kokusunu son defa koklayan nesil bizim nesil olacak. Gazete okumak belki de birkaç yıl sonra çocuklarımıza, torunlarımıza nostalji olarak anlatacağız. Yine korkarım ki bu durum çok kısa bir süre sonra gerçekleşecek. Yani gazete dönemi tamamen kapanacak. Ülkemizde birçok gazetenin kapatılması da bunun en büyük göstergesi.

Değişim bu noktada da kendisi epeyce hissettirmiş olmakla birlikte ilerleyen zamanlarda yazım hayatında kadim eserleri ve nüshalarını bulmak, bu anlamda da yeni bir evreye girmiş bulunuyor… Gazete ve dergilerin o döneme ışık tuttuğu gerçeğinden hareketle bilgiye erişim konusu da ayrı bir tartışma konusu olacağa benziyor sanki… Bu dataları büyük data şeklinde muhafaza etmekten tutun da güvenliği konusunda da çok ciddi çalışmalar yapmak elzem görünüyor. Kâğıt ve mürekkep kokularının yerini kablo ve sesli makine kokularının alacağı bir döneme çoktan girmiş bulunuyoruz .”

Bizler hangi kuşağız? Bizim kuşak kağnıyı da gördü, bilgisayarı da. Biz, teknoloji tarihinin depar attığı bir dönemde adeta zamanda yolculuk yapıp büyülenmiş gibi olduk. Bu bir şans mı, yoksa şanssızlık mı acaba. Beki bir şans ama insan çocukluğuna bir dönüş yaptığı zaman duygular insanı çok kötü hırpalıyor.

Gazetelerin ilerleyen zamanda tamamen internet ortamına taşınacağı net. İnternet gazeteciliği, kâğıt baskı gazetelerden farkları var. Ulaşımı kolay, istediğiniz gazete ya da yazarın yazısına ücretsiz olarak ulaşabiliyorsunuz. Görselleriyle daha cazip. Gazete sahipleri açısından daha ekonomik olduğu da kesin. Maliyetlerin düşmesiyle birlikte reklamların artmış olması da internet gazeteciliğini cazip hale getiriyor.

Ancaaak; Gazetelerin ikinci ve üçüncü sayfalarında gördüğümüz magazin, dedikodu vs haberlerinin internet gazeteciliğinde daha cazip hale getirilerek okuyucunun hizmetine (!) sunulmaktadır. Bu sunum görselleriyle çok daha cazip, daha çok ilgi çekici hale getirilmiştir. Daha önce var olan internet gazeteciliği ile iyice ayyuka çıkan magazin ağırlıklı haberlere alışıyor olmamız daha da vahimdir. Her şeyi bedava getirmeye çalışan okur anlayışı burada bizleri tehlikeli alanlara götürebilmektedir.

Bu durum beni rahatsız etmekle birlikte, birçok kişiyi de rahatsız ettiği kanaatine sahibim.  Rahatsız etmekten öte artık korkmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Yoksa siz korkmadınız mı? Korkmadı iseniz bunun iki sebebi vardır. Birincisi hiç bu gazeteleri/internet gazetelerini okumamışsınızdır. İkincisi ise okudunuz ve korkulacak bir durumun olmadığını düşünmektesiniz. İkinci durum sizde hâkim ise ve rahatsızlık duymuyorsanız korkmanız için bir kez daha sizleri uyarmak isterim.

Korkanlardanım ki bu yazıyı da yazma sorumluluğunu taşıyorum. Okuduğumuz bu gazetelerin ikinci ve üçüncü sayfaları tamamen magazin ağırlıklı haberlerden oluşuyor iken internet gazeteciliğinde her an bu tür haberlerle karşılaşma tehlikesi ile karşı karşıyasınız. Kim nereye gitmiş, kim hangi dizide oynuyor, kim hangi diziden ayrıldı ve neden ayrıldı? Kim kiminle geziyor? Kim kiminle evlendi? Kim neden boşanıyor? Hatta bu haberlerden birisini okuduğunuzda benzer haberler size adeta ikram edilerek “bu haberler de ilginizi çekebilir” diyerek adeta kendisini pazarlıyor. Ama burada durum daha da facia. Gayri ahlaki davranışların normal olarak gösterildiği sahneleri görmek mümkün.

Artık kâğıt gazetelerin yerini internet gazeteleri aldı. Ama benim açımdan değişen bir şey olmadı. Aynı isimle internet haberciliği yapanların paylaşımları burada daha da vahim. Üstelik buradaki birçok gayri ahlaki fotoğraflar daha dikkat çekici durumda.

Bu korkum şahsımdan öte aileler için, toplum içindir. Bu tür yayınları daha tehlikeli bulduğumu ifade etmek istedim. Bu tür dizi/filmlerin ve gayri ahlaki paylaşımların sıradanlaşmasını ne aklen ne de vicdanen kabullenmek istemiyorum. Aslolan insanlığa dair hedeflerimiz ve düşlerimizdir.

“Kişinin sahip olduğu ve önem verdiği değerler, bu değerler çerçevesinde gerçekleştirmeyi istediği hedefler kişinin önceliklerini oluşturur. Değerlerin önemini yitirmesi ya da değerlerin değişmesi, önceliğinin değişmesine de neden olur. Bazı televizyon kanalları ve özellikle de internet gazeteleri önceliklerimizin değişmesinde olumsuz katkı sunuyorlarsa ya onlar kendilerini değiştirmeliler ya da biz onlardan uzak durmalıyız.

Burada devletin bu konuda yetkili kurumları başta olmak üzere sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir. Kâğıttan dolayısıyla gazeteden okumanın zevki bizim için hiç değişmeyecek. Asıl sıkıntı, internetten dahi olsa okumayan bir nesil var. Okumamak daha büyük bir tehlike.
Halen eli, kâğıda düğmeli sayfaları çevirenlere selam olsun.

Sevgide kalın,  sevgiyle kalın…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
27 Mayıs 2023
2 Ocak 2021
30 Ocak 2023
16 Kasım 2020
15 Ocak 2021
1 Ağustos 2022
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.