2022-YKS

Fatih Başak
1968 yılında Sungurluda doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Sungurlu’da tamamladıktan sonra 1989 yılında Amasya Eğitim Yüksekokulu’nu tamamlayarak, Batman ili Kozluk ilçesinde sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 1993 yılından 2004 yılına kadar Sungurlu’nun Eşme ve merkez Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Boğazkale Merkez İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yaptım. 2008 yılına kadar burada görev yaptıktan sonra Havza ilçesi Millî Eğitim Şube Müdürü olarak atandım. 2010 yılında kadar görevlendirme yoluyla Sungurlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na Şube Müdürü olarak atandım. 2012-2014 yıllarında Ağrı Milli Eğitim Müdürü, 2014 yılında da Kocaeli Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptım. 2014 – 2019 yıllarında MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yaptım. Halen MEB Millî Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
01.08.2022
340
A+
A-
2022-YKS

Bölüm1 : Sınavlara Farklı bakış

Sizleri sayılara fazla boğmadan, “Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı’nın” (ÖSYM)  2022-YKS Sınav Sonuçlarına İlişkin bazı sayısal bilgileri paylaşmak istiyorum.

TYT yani birinci oturum için sınava başvuran öğrenci sayısı3.234.318
Bu sınava başvurduğu halde üstelik sınav ücretini yatırdığı halde sınava girmeyen öğrenci sayısı226.031  
AYT yani ikinci oturum için sınava giren öğrenci sayısı2.056.466
Bu sınava başvurduğu halde sınava girmeyen öğrenci sayısı203.788

TYT’ye 226.031 öğrencinin, AYT’ye 203.788 öğrencinin neden sınava girmediği gerçekten çok ilginç bir durum ve üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir problemdir. Bu sayılara sınavdan sıfır çekenleri dâhil ettiğimizde 526.337 öğrenci yapar ki bu çocuklarımızın neden bunu yaptığı ve bundan sonraki hayatları ile ilgili hiçbir araştırma yapılmaması da ülke adına ciddi bir kayıptır.

Geçen yıl baraj puanı 180 idi. Bu baraj puanı bu yıl için de uygulansa idi sayısalda 677.000, sözel de 343.000, eşit ağırlıkta 506.000 öğrencimiz barajın altında kalmış olacaktı. Barajın 100 puana düşürülmesi ile bu sayı 96.518 de kaldı.

Yüzbinlerle ifade edilen bu çocuklarımız da bizim evlatlarımız ve eminim ki bu çocukların içerisinde öyle cevher sahibi olanlar var ki bunu keşfetmekle ilgili alternatifler aramak zorundayız. Baraj altında kalan bu çocuklar aynı zamanda ülkenin geleceğinin elenmesi anlamını da taşımaktadır.

Burada sınava müracaat ettiği halde girmeyen yüzbinlerce çocuğumuzun durumlarının ve barajın altında kalan yüzbinlerce çocuğumuzun durumunu çok iyi incelememiz gerekiyor. Burada kabahati öğrencilerde aramak yerine sınav sisteminde, üniversitelerin yerleştirme biçiminde, istihdama yönelik politikalarda vb yerlerde aramamız daha sağlıklı olacaktır.

Yine 2022 YKS sınavında soru sorulan derslerin bir bölümü ile ortalama netleri de değerlendirmek gerekiyor.

DERS ADISORU SAYISIORTALAMA NET
Türkçe4017,77
Türk Dili ve Edebiyatı246,639
Tarih-2111,95
Coğrafya-2113,665
Matematik407,248
Fizik142,027

Biz dört yıl ders öğretimi yapacağız Tarih dersinde net ortalamamız 1,95 olacak. Her yıl bir net öğretsek 4 net yapar ama bunu bile beceremiyoruz. Kendi anadilimizde dahi soruların yarısına ulaşamamışız ki bu daha da vahimdir.

Oysa eğitimcilerin tamamı dâhil öğrenciler ve velilerin baktığı tek yer sınav sonucunda sırlamada kaçıncı sırada olduğudur. Bu sıralama bir sonuçtur. Sonuca bakmak bizi problemlerden kurtarmaz. Sebepler üzerine yoğunlaşmamız gerekir. Bunun bir tek çözümü vardır. Biz nerede hata yaptık sorusuna verilecek olan samimi cevaplardır.

Hatanın nerede başladığını nisbeten görebilmek için de İlköğretimi bitiren öğrencilerin Liseye Geçiş Sınavı (LGS) nı da doğru okuyup doğru değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu öğrencilerin akademik başarıları direkt olarak YKS’yi etkilemektedir. YKS sınavının sonucuna etki eden ve çarpıcı bir değerlendirme yapmamıza katkı sunacağını düşündüğüm bir örnek; 2022 yılında Fen Liseleri içerisinde 0,009 yüzdelik dilim ile Ankara Fen Lisesi öğrenci alırken (ilk 228 öğrenci), en son sıradaki Fen Lisesi’ ne (İsmini yazmayacağım) öğrencinin yerleşme yüzdelik dilimi 56,92’dir. (1.170.000 sıralamadaki öğrenci). Arada bir milyondan fazla öğrenci var. Aynı tür olan Fen Liseleri arasında dahi bu kadar fark olması ciddi bir problemdir.

Üniversiteye yerleşme ile birlikte kaliteli bir bölüme yerleşeceğini tahmin ettiğimiz 300 ve üstü puan alan öğrencilerin sayısı ise;

Sayısal alandan 173.451 (yüz yetmiş üç bin dört yüz elli bir),

Sözel alanda 118.713 (Yüz on sekiz bin yedi yüz on üç),

Eşit Ağırlıkta  172.499 (Yüz yetmiş iki bin dört yüz doksan dokuz) öğrenci.

Sınava giren öğrenci sayısı 2.056.466 dikkate alındığında yaklaşık 1.880.000 (bir milyon sekiz yüz seksen bin) öğrenci 300 puanın altında kalmıştır. Kamuoyunun, siyasilerin özellikle de YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konu üzerinde de ciddi çalışma yapması gerekmektedir.

Bu bölümümüzde sayılarla farklı bir açıdan değerlendirmeler yaptık. Bir sonraki bölümümüzde sorunlarla birlikte çözüm önerileri üzerinde durmaya gayret edeceğiz.

BÖLÜM 2 : Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Yazımızın birinci bölümünde 2022 YKS ile ilgili ÖSYM’nin sayısal verileri üzerinde değerlendirmelerde bulunmuştuk. Şimdi de problemler ve çözüm önerileri üzerinde durmak istiyorum.

Uzun yıllardır üniversiteye öğrenci yerleştirme ile ilgili ciddi bir değişiklik yapılmadığını söylersek herhalde yanlış olmaz. Soru tipleri, seçenekler, çeldiriciler, puanlama sisteminde çok değişiklik olmamıştır. Öncelikle meseleye buradan bakmak gerekiyor.

Önceki yıllarda yapılan net doğru sayısı ile bu yıl yaptığınız aynı netlerle aynı bölümleri kazanamıyor olmanız da başlı başına bir problem olarak karşımızda duruyor. Bunun en büyük sebebi sağlıklı bir ölçme değerlendirme sisteminin olmayışıdır. Çoklu değerlendirme yöntemlerine yönelmediğimiz sürece bu problemi yaşamaya devam edeceğiz.

Bütün öğrencileri teste tabi tutarak sıralama yaparak belki akademik başarılarını ölçebiliriz ancak beceri ve istidatlarına yönelik birçok çocuğumuza kurtaramayacağız aşikardır. Birinci bölümde belirtiğimiz üzere yüzbinlerce çocuğumuz sınav parasını yatırdığı halde sınava girmiyor, yüz bine yakın öğrenci de sıfır çekiyorsa buraya müdahale etmemiz gerekiyor. Bir defa herkesin üniversiteye gitmesi gerekir anlayışını bırakmamız gerekiyor. Ancak bu yüzbinleri geçen bu öğrencilere yönelik beceri ve yeteneklerine göre yönlendirmeler ve nihayetinde istihdam yollarını açmamız gerekiyor.

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da ifadesini bulan; Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı bir kişiliğe, hür ve bilimsel düşünme gücüne, insan haklarına saygılı, topluma karşı sorumluluk duyan, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek bilgi, beceri, davranışlarla birlikte hayata hazırlanmayı sağlayacak bir ölçme sisteminin oluşturulması gerekmektedir.

Yeni mesleklere yönelik ve öğrencinin de talepleri dikkate alınarak soru çeşitlerinin hazırlanması gerekmektedir. Akademik olarak başarı olan ancak ilgisi becerilere yönelik öğrencilere oraya gitmemelisin demek yerine sağlıklı bir rehberlik anlayışının geliştirilmesi gerekmektedir.

Her şeyden önce Rehberlik öğretmenlerinin hazır matbu anket sorularını çoğaltıp öğrencilere dağıtmalarının dışında asli işlerine dönerek sağlıklı ve bilinçli rehberlik anlayışına sahip olmaları için düzenlemeler yapılmalıdır.

Aynı sınıfa aynı dersten 3 yıl ders veren öğretmenin performansını ölçmemiz gerekiyor. O dersin öğretmenine; Ders içeriği ve başarı olarak nereden başladın, şu anda nereye getirdin? türü soruları cevaplamasını istememiz gerekmektedir.

Ödül ve ceza sisteminde herkesin kabul edebileceği kriterler oluşturulmalıdır. Hesap verebilirlik sistemini faaliyete geçirmemiz gerekmektedir. Tabi çalışan çalışmayan herkese aynı davranışı gösterir ve ödül verirseniz orada performanstan bahsetmeniz de mümkün olmayacaktır. Çalışan ile çalışmayan arasında fark olması performans açısından önem arz etmektedir.

İlkokul birinci sınıftan itibaren başlayan sınavlar meslek hayatımızın başlangıcına hatta sonuna kadar devam ediyorsa bu sınav sistemlerini gözden geçirmek ve yerine yeni alternatifler sunmamız için bir an önce harekete geçilmelidir.

Ortaokuldan hatta İlkokuldan itibaren çoklu değerlendirme yapacak sisteme ihtiyacımız var. Sınavlar daha alt düzeyde kalacak şekilde öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini daha ön planda tutan, ortaöğretimden itibaren akademik ya da mesleki eğitime yönlendiren eğitim sistemlerine bir an önce geçmemiz gerekiyor.

Daha radikal bir çözüm üretmeniz gerekiyorsa ortaokulda akademik olarak başarı gösteremeyecek olan öğrencilerin mesleki eğitime ya da zorunlu eğitimden kaynaklanan bir durumdan dolayı açık liselere yönlendirilmelerinin sağlanması gerekmektedir.

Okul türlerini bir an önce azaltmamız gerekiyor. Fen Liseleri üniversiteye öğrenci yetiştiren okullar olarak kabul edersek Fen Liseleri arasındaki uçurumun önüne geçmek gerekiyor. Bunun en pratik çözüm yollarından bir tanesi de Fen Liseleri sayısının azaltılmasıdır. 3000 bile nüfusu olmayan yerlerde Fen Lisesi açmanın hiçbir açıklaması olamaz. Görüyoruz ki buralarda öğretmen bulmakta dahi zorlanılırken bu durum akademik başarıyı da olumsuz etkilemektedir.

Aynı şekilde proje okul türlerinden vazgeçmemiz gerektiğini değerlendirmekteyim. Şayet bu türden vazgeçilmeyecekse Fen Liselerinin sayısını çoğaltmakla kaliteyi artırmadığımız ortadadır. Bu sebeple okul türlerinin azaltılmasının yanında başta Fen Liseleri olmak üzere proje okullarının sayısının azaltılması gerekmektedir.

Matematikteki soruların tamamını doğru yapan bir öğrenci bakkaldan alışveriş yapamıyorsa kafamızı elimizin arasına koyup tekrar düşünmemiz gerekir.

Sonuç olarak okula, üniversiteye öğrenci yetiştirmekten öte hayata hazırlamaya yönelik eğitim vermeliyiz. Bunun için öncelikle öğrenciler, veliler, öğretmenler ve okul yöneticileri arasındaki sınav rekabetinden kurtarmamız öncelikli problemimiz olmalıdır. Aksi takdirde; Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştiremeyiz.

Sevgiyle kalın, sevgide kalın…

YORUMLAR

  1. haber dedi ki:

    detaylı bir bilgilendirme olmuş fayda gördüm teşekkür ederim