Eti senin kemiği benim derken nereye geldik?

Fatih Başak
1968 yılında Sungurluda doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Sungurlu’da tamamladıktan sonra 1989 yılında Amasya Eğitim Yüksekokulu’nu tamamlayarak, Batman ili Kozluk ilçesinde sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 1993 yılından 2004 yılına kadar Sungurlu’nun Eşme ve merkez Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Boğazkale Merkez İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yaptım. 2008 yılına kadar burada görev yaptıktan sonra Havza ilçesi Millî Eğitim Şube Müdürü olarak atandım. 2010 yılında kadar görevlendirme yoluyla Sungurlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na Şube Müdürü olarak atandım. 2012-2014 yıllarında Ağrı Milli Eğitim Müdürü, 2014 yılında da Kocaeli Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptım. 2014 – 2019 yıllarında MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yaptım. Halen MEB Millî Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
01.12.2022
271
A+
A-
Eti senin kemiği benim derken nereye geldik?

İlkokulun ilk günlerinde anne babalar çocuklarını öğretmene teslim ederken “Eti senin Kemiği Benim” derlerdi. Bu cümleyi hep fiziksel şiddet anlamında yorumlamışızdır. Oysa iyi bir öğretmen için bu cümleden öğrenciye istediğini yapabilir şeklinde yorumlamak doğru olmaz zaten bu şekilde de pek yorumlamamıştır.

Anne babaların buradaki niyetleri çocuklarının eğitiminde velilerin öğretmene tam yetki verdiğini anlatmak için söylenen bir deyimdir. Halk arasında dilediğini yapabilirsin, gerektiğinde fiziksel müdahalede bulunabilirsin şeklinde yorumlanmıştır.

Deyim içerisinde geçen kelimeler (et-kemik) incelendiğinde de bugüne kadar olumsuz olarak yorumlanması da normal görülebilir. Tam yetki verme kastı ile söylenen bu sözde gereğinin tam anlamıyla yerine getirilmesi için kararmış bir gözden bahsetmek olarak yorumlamamak gerekir. Tam yetkiden kasıt hiçbir zaman çocuğa gerektiğinde fiziksel şiddet uygulanması da olmamalıdır. Deyime olumsuz anlam vermediğimiz takdirde deyimin derin anlamlar içerdiğini de rahatlıkla fark edebiliriz.

Eti senin kemiği benim deyiminin temelinde öğretmene güven vardır. Çocuk için okul, gününün nerede ise dörtte birini geçirdiği bir yuvadır. Çocuk nazarında, öğretmen artık bir anne-babadır. Öğretmenin sözleri kendi anne babasından daha geçerli ve güvenilirdir. Öğretmenin sözleri evde dahi tartışmaya açmaz çünkü öğretmenin dedikleri her zaman doğrudur. Çocuğun gözündeki imaj: Öğretmen bir güven abidesidir.

Maalesef son yıllarda bizim ifade etmeye çalıştığımız anlamda eti senin kemiği benim anlayışını “Eti de benim, kemiği de benim, psikolojisi de benim sen kimsin?” cümlesi yerini almaya başladı. Okul içerisinde okul kurallarına uymayan öğrencileri uyarmak öğretmenin ve yöneticilerin görevidir. Derslerle ilgili gerekli ilgiliyi göstermeyen öğrencilerin velilerle görüşmeler yapmak da iyi bir öğretmenin özelliğidir. Öğretmen okul içerisinde öğrencisinin yaptığı her davranıştan sorumludur. Bu sorumlulukla hareket eden öğretmenlerimiz olumsuz bir davranış gösteren öğrencileri okul yönetimine ve velilerine de haber vermekle yükümlüdür. Son yıllarda maalesef öğretmenlerimiz bu konuda daha mesafeli davranmaya başlamışlardır. Bunun en büyük sebebi velilerin okulun içerisine kadar girip kendilerini okul yöneticilerin ve öğretmenlerin üzerinde görmesidir. Maalesef bu konuda yapılan yanlış uygulamalar yönetici ve öğretmenlerimizin yetkilerini sınırlandırıp, sorumluluk sahibi yaparken; velileri sınırları üzerinde okul işleyişine karışma yetkisini görme anlayışına sahip kılmıştır. İşte buna bir örnek verelim: Görsel Sanatlar öğretmeni Y.G., davranışlarından şikayetçi olduğu öğrencinin durumunu okul idaresine bildirdi. Okul idaresi de durumu öğrencinin velisine iletti. İki çocuğuyla okula gelen veliyi kapıda karşılayan öğretmen Y.G., öğrencinin durumunu anlatarak konuşmak üzere onları odaya davet etti. Daveti kabul etmeyen veli ve iki oğlu öğretmeni okul bahçesinde darp etmeye başladı.

Bunun gibi son yıllarda yüzlerce örnekle karşılaştığımız herkesin malumudur. Sınıfta öğretmenle dalga geçen öğrenciler, sınıfta cep telefonu ile çekimler yapıp sosyal medyada paylaşmalar ….

Okul içerisinde olan öğrenci disiplin olaylarında müdahale etmesi gereken yönetici ve öğretmenler olmalıdır. Okul içerisinde üçüncü şahısların müdahale etmeleri durumunda yetki devredilmiş olur ve veliler de kendilerini yetkili olarak görmeye başlayacaklardır. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi görevini yapmaya çalışan öğretmenlere velilerden müdahale olması durumunda yöneticilerin de öğretmenden yana net tavır koy(a)mamaları sınıf içerisindeki yetkinliğini ve öğretmene olan güveni azaltmaktadır. Velilerden gelen her türlü şikayet hemen işleme alınırken, öğretmenlerin serzenişlerinin çok fazla dikkate alınmaması öğretmenlerimizi bu konuda mesafeli davranmaya sevk etmektedir.Bu da öğretmenlerimizi daha da etkisiz hale getirmekte sonuçta da tüm sınıfı kaliteli bir eğitimi almasını dahi etkilemektedir. Okul müdürü; bir sorun ve çatışma halinde öğretmenini hiçbir zaman veliyle karşı karşıya getirmemelidir. Velilerin sınıfın içerisine kadar girmelerine (müdahale etmeleri anlamında) müsaade edilmemelidir. Deyim yerinde ise herkes haddini bilmeli ve yetkisini  aşmamalıdır.

Güven ve saygınlık, hem birey hem de grup düzeyinde insan davranışlarını etkilediğinden, örgüt içinde ve dışında yaşanan insan ilişkilerinin odağında yer almaktadır (Kouzes ve Posner, 1995). Örgütsel başarının sağlanmasında güven çok önemlidir. Güvenin ve saygınlığın olduğu yerde değişme yeteneğinin artmakta, öğrenme ve yeniliğe ulaşmak daha kolay olmaktadır. Ayrıca güven ve saygının olduğu yerde bilgi paylaşımını teşvik ettiği, insani ilişkileri geliştirdiği, çatışmayı çözme ve problem çözme becerilerini arttırdığı da bilinmektedir.

2017 Küresel Eğitim İzleme Raporu –GEM Raporu –  (Global EducationMonitoring Report) raporunda, öğretmenlerin bu sorumluluğu yerine getirebilmeleri için öğretmene duyulan güvene önem atfediliyor. Raporda 21 ülke için yapılan değerlendirme, genel olarak öğretmenlere duyulan güvenin eğitim sistemine duyulan güvenin üzerinde olduğu vurgulanıyor. Öğretmene güvenin eğitim sistemine güvenden daha fazla olması elbetteki eğitim açısından olumlu bir durum değildir. Ama biz olayın olumlu kısmına bakıyoruz ve öğretmene olan güvenin kaybedilmemesi gerektiği, kaybedilmesi durumunda herkesin kaybedeceğinin bilinmesini istiyoruz.

“Eti senin kemiği benim diyen veliler mi? Yoksa sınıfa müdahale eden, öğretmene fiziksel şiddet dahi uygulayan veli mi?” tercihinde bulunmak istemiyoruz?

Sevgide kalın, sevgiyle kalın…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.