Kafamda oturmuyor

Fatih Başak
1968 yılında Sungurluda doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Sungurlu’da tamamladıktan sonra 1989 yılında Amasya Eğitim Yüksekokulu’nu tamamlayarak, Batman ili Kozluk ilçesinde sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 1993 yılından 2004 yılına kadar Sungurlu’nun Eşme ve merkez Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Boğazkale Merkez İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yaptım. 2008 yılına kadar burada görev yaptıktan sonra Havza ilçesi Millî Eğitim Şube Müdürü olarak atandım. 2010 yılında kadar görevlendirme yoluyla Sungurlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na Şube Müdürü olarak atandım. 2012-2014 yıllarında Ağrı Milli Eğitim Müdürü, 2014 yılında da Kocaeli Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptım. 2014 – 2019 yıllarında MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yaptım. Halen MEB Millî Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
02.01.2023
209
A+
A-
Kafamda oturmuyor

Durumsal, İnovasyon, Yapılandırmacı, Bağıntılık kuramı,

Bilimsel usavurma, Çapraz geçerleme, kültürleme,

Formal eğitim, informal eğitim, psiko-motor, olgu, örtük program,

Savunma düzenleşimi, bütünsel, Sorunsal…

Yukarıda sıraladığım kelimelerin büyük çoğunluğu bir üniversitenin “Eğitim Bilimine Giriş” ders notlarından seçtiğim kelimeler.

Aslında sayfalarca sıralayabileceğimiz kelimelerin anlamlarını acaba okuyucularımızdan kaç kişi biliyor? Bir eğitimci olarak itiraf etmeliyim bu kelimelerin çoğunu tanımlamakta zorlanıyorum. Bildiğim, bu kelimelerle sürekli karşılaşmamdan dolayı kulak aşinalığından pek öteye gitmedi. Üstelik yukarıdaki kelimelerin büyük çoğunluğu eğitim alanında kullanılan kelimeler olmasına rağmen.

Ben zorlanıyorsam bunun iki sebebi olmalı diye düşünüyorum. Birincisi benim anlamakta o zekâya sahip ol(a)mamam. İkincisi ise benim gibi birçok insan anlayamıyorsa bu terimlerin kullanılmasındaki hatadır. Yani içselleştiremediğimizden olsa gerek. Fark ettiyseniz yine zihnimizde tam oturmayan bir kelime kullandım. İçselleştirmek. Ne demekse? 🙂

Yukarıda saydığım kelimeler başta eğitim fakülteleri olmak üzere üniversitelerde okutulan kitaplarda ve üniversite hocaları tarafından da çok sık kullanılan kelimeler. Hani kabul etmek gerekir ki bu kelimeler biraz da havalı kelimeler. Toplum nazarında bu kelimeleri kullananlara da çok biliyormuş havası veriyor. Ne de olsa akademisyenler tarafından kullanılan kelimeler bunlar.

Ben o bu gruptan bir türlü olamadım. Koskoca üniversite bitirdim ve ikinci üniversiteyi okuyorum ama bu kelimelerin anlamlarını halen öğrenebilmiş değilim. Zihnimde hiç karşılığını bulamadım. Hani derler ya “Kafamda oturmuyor işte”.

Benimkisi de öyle. İlkokul, lise mezunları anlamıyoruz diye üzülmesinler. Emin olun ki üniversite mezunlarının büyük bir çoğunluğu dahi yukarıda saydığımız kelimelerin anlamını bilmiyorlar. Sadece fiyakamız bozulmasın diye anlamış gibi davranıyoruz. 🙂

Hani bir televizyon yarışmasında olduğu gibi sokaktaki yüz kişiye yukarıdaki kelimelerin anlamını sorsak acaba kaç kişi bilir? Çok ama çok büyük bir çoğunluk bilemez. Bu yüz kişinin kabahati yok diye düşünüyorum. O yüz kişiden birisi de ben olsaydım ben de bilemezdim.

Şunu da inkâr etmiyorum. Bu kelimeler bilimsel kelimelerdir, değiştirme ve orijinalinden uzaklaşmak anlam kopmasına sebep olur diyenler de olacaktır. O zaman işin özünü kaçırmış olmaz mıyız? Bilimsel kavram ve terimler zihnimizde yerleşmiyorsa anlama olmayacaktır –ki olmadığını düşünüyorum-. Anlama olmayınca anlatım da olmayacaktır, çözüm de olmayacaktır.

Bu kelimeler yüzünden derslerden soğudum. Çok iyi biliyorum ki özellikle eğitim fakültelerinde okuyan öğrencilerimiz de bu kelimelerin ne ifade ettiklerini çok uzun bir sürede öğreniyorlar ve kavrıyorlar. Çünkü anlamlarını bilmediğimiz kelimeler hiçbir zaman zihnimizde yer edinmiyorlar. Sadece kelime aşinalığı o kadar. Yüzeysel olarak zihnimizde yer kaplıyorlar. Zihninizde ve kalbinizde yer edinemeyen bir şeyi sevmeniz de mümkün değildir.

Başta Türk Dil Kurumu ve akademisyenlerimiz olmak üzere herkesten bu konu üzerine düşünmesi ve çözüm üretmesini bekleme hakkımız olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımız bu kelimeleri anla(ya)madığı için başarısız oluyorlar. Başarısız olan çocuklarımız bu dersleri sevmiyorlar. Göreve başladıkları zaman da anlamadıkları bu kelimelerin pratikte karşılıklarını göremedikleri için deneme yanılma yönetmeleri ile mesleklerini öğreniyorlar.

Kelimelerin daha anlaşılır bir şekilde kullanılması öğrenmeyi de kolaylaştıracaktır. Bilimsel kavramlar olmasından dolayı bu şekilde kullanılmasının uygun olacağını söyleyenler aslında kendi bilimsel çalışmalarının yetersiz olduğunu, yabancı bilim adamlarının oluşturdukları literatürü motomot kabul etmelerinden kaynaklanmaktadır.

Kendi literatürümüzü ve kendi kavramlarımızı oluşturmadığımız sürece başkalarının kaşıklarıyla yemek yemeye, elektro gitarlarıyla bizim türkülerimizi söylemeye devam ederiz.

Takdir edersiniz ki elektro gitarla, bizim türkülerimizi söylemek aynı hazzı vermiyor. Öyle değil mi?

Sevgide kalın, sevgiyle kalın…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.