Alın Teri: Kutsal Damlacıklar

İsmail Akbıyık
21-07-1977 yılında İstanbul Üsküdar'da doğdum. Aslen Çankırı-Ilgazlı'yım. İlk ve orta öğrenimimi Bitlis ve Karabük'te liseyi Çankırı -Çerkes'te 19 Mayıs Lisesinde bitirdim. Lisans ve tezli yüksek lisansı Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde yaptım. Meslek yaşamıma Konya ili Kulu ilçesinde öğretmen olarak başladım. Ankara'da çeşitli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptım daha sonra Çalışma Bakanlığına bağlı CASGEM başkanlığı yaptım. Şu an Çalışma Genel Müdürlüğünde kariyer uzman olarak görev yapmaktayım. Çeşitli STK larda kuruculuk ve yöneticilik yapmaktayım. İngilizce ,orta düzeyde Almanca ve Osmanlıca bilmekteyim. Evli ve iki çocuk sahibiyim.
31.05.2023
1.520
A+
A-

İnsan türü doğup büyüyüp hayata atıldıktan sonra yaşamını idame ettirebilmesi için çalışmalı, emek vermeli ve üretmelidir. “Emeksiz yemek olmaz.”. “Yemek” için “Emek” vermek gerekir. Yediğimiz yemeğin malzemeleri verdiğimiz emeğin topladıklarıdır. “Y-emek” kelimesindeki “Y” harfinin sırrı “Yorulmak” tır. O halde yorularak elde edilen y-emek helal rızkın kaynağıdır. Çalışıp çabalamanın, “Yorulmanın” iş dünyasındaki sembolü “Alın Teri”dir.

Çalışan ve üreten kişi emek harcar. Her faaliyet harcanan emekten çıkan vücudumuzdaki toksinlerin dışa atılmasını sağlar. Emek sanki alın teri olarak billur bir su gibi akar. Bunun sonucudur ki alın teri insanlık tarihi boyunca, tüm medeniyetlerde kutsal bir sembol olarak görülmüştür.

Emek peşin harcanırken alın terinin ücreti neden hep sonraya bırakılır?

Her şeyi yaratan Allah İnsan türüne dünyayı imar etme görevi de vermiştir. İmar etmek, yapmak, üretmek elbette emeksiz olmayacaktı. Günümüze kadar gelen süreçte üretim ve emek kol kola geldi. Tarihsel süreçte, emek noktasında bir sorun yaşanmamışken tam tersine emeğin karşılığı olan alin terinin hakkının verilmesinde yani bedelinde hep sorunlar yaşandı.

  • Bu kadar kutsallığı olan alın terinin bedeli neden ödenmek istenmez?
  • Emek yemeğe neden dönüştürülmez?
  • Neden hak gaspı yaşanır?

Bireyler çalışmaya başladıktan sonra verdiği emeğin karşılığı alin terinin bedeli hep çözümsüzlük olarak tersine hak gaspına dönüşmüştür.

İslam dini çalışmaya ve emeğe kutsallık atfetmiştir. Hadiste buyrulduğu gibi, verilen emeğin karşılığı, alın terinin zamanında ödenmesi olarak verilmesi gerektiği özellikle vurgulanmıştır.

Dünyada devrim yapan ve toplumu dönüştüren bir dinin peygamberi yaşadığı dönem ve sonraki süreçte de oluşabilecek bu sorunu “işçinin emeğinin karşılığını alın terinin soğumadan ödenmesini” istemiştir.

Tarih boyunca alın terinin karşılığı için mücadele edilmiş bu mücadelenin çoğu çetin yollardan geçirilerek ve bedeller ödenerek sonuçlanmıştır.

1 Mayıs bayram olabiliyor mu?

Dünyada ve ülkemizde 1 Mayıs Emek ve işçi bayramı olarak ilan edilmiştir. Yapılan mücadelelerin ve emeğin karşılığının kolay olarak elde edilmediğinin bir sonucu olarak bu gün anlam kazanmıştır.

Türkiye’de 1 Mayıs, 1977 yılındaki kanlı Mayıs’ın gölgesinde kalmıştır. O gün çalışma hayatının en kötü anılarından biridir.  Son on yıldır 1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramı resmi tatil ilan edilerek tüm emekçilere hediye edilmiştir.

İnsanlığa yaraşan, emek vermek, çaba sarf etmek, alın teri dökmektir. Hiçbir çaba, gayret ve fedakarlık karşılıksız kalmaz. Çabanın mutlaka ödüllendirileceği bilinmelidir.

Bir alın teri meseli: Kabak ile kavak… 

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmur ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyüyen ve nerde ise kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün bitki kavağa sormuş:

“Sen kaç ayda bu hale geldin?”

“On yılda” demiş kavak ağacı.

“On yılda mı?” diye gülmüş çiçeklerini sallayan kabak, “Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim, bak!” demiş.

“Haklısın” demiş kava, sesini çıkarmamış.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye, sonra yapraklarını dökmeye, soğuklar arttıkça da aşağı doğru büzülüp inmeye başlamış

Sormuş endişe ile kavak ağacına, “Neler oluyor bana ağaç?” demiş.

“Ölüyorsun!” demiş kavak ağacı.

“Niçin?” demiş kabak.

“Benim geldiğim yere iki ayda gelmeye çalıştığın için” demiş kavak ağacı.

Anlaşılıyor ki, emek vermeden, çalışmadan harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan kolay şekilde gider. Her şeyde alın teri ve emek şarttır.

Aileler, okullar ve eğitim müfredatları çocuklara emek vermenin değerini öğretmeli

Bu tip hikâyeler eğitim müfredatlarında bolca yer verilerek özellikle eğitim çağındaki çocuk ve gençlere alın terinin önemi ve çaba göstermeden emek verilmeden hiçbir yere tesadüfen gelinmediği vurgulanmalıdır.

Son yıllarda gençlerimizin gelecekle ilgili algısı çevreden yapılan etkiler, çalışmanın çok da önemli olmadığı, şansın varsa her şeyi elde edebileceğin, sorunların çözümünün pratik yollarla olabileceği gibi, yanlış vurgular alın terinin kutsiyetine gölge düşürmektedir.

Gençlerimize emek vermeden, çaba göstermeden başarıya ulaşmanın kolay olmayacağı, emeksiz bir basarinin uzun vadede yarar yerine sorunlar oluşturacağı hatta böyle bir başarının da olamayacağı anlatılmalıdır.

Dünyada ki icatlara yeniliklere, başarılara bakıldığında bunların emeksiz olmadığı her birinin başarı öyküsünün altında nice insanların değeri ölçülemeyecek alın terlerinin olduğu vurgulanırsa çalışmanın emek vermenin motivasyonu da artırılmış olur.

Çalışmayan, üretmeyen sadece tüketime odaklanmış toplumların sosyolojileri incelendiğinde emeğin alinterinin değer olarak verilmediği bariz bir şekilde görülür.

Bir toplum müreffeh bir ülke konumuna gelmişse o çağın üstünde bir gayret göstermiş, bireylerinin konforlarından tavizler verdiklerine görülür.

Konfor alanını terk etme zaman gelmedi mi?

Aslında bu konfor dediğimiz şey mücadelenin ve emeğin önünde engel olarak görülebilmektedir. Konforuna düşkün toplumlar motivasyonları düşmüş alın teri ve emeğin ehemmiyetinin artık bir anlam İfade etmediği tek meselelerinin konforlarına gelecek tehlikeleri bertaraf etmeye dönüşmüştür.

Bir kültürde şansların, kısa yoldan kazançlar elde etme fikri oluştuğunda artık bir salgının başladığını ve insanların emeksiz, çalışmadan, alın teri dökmeden yaşama isteği kamçılanır. “Kısa yoldan köşeyi dönmek” tabiri bu toplumlar için yaşam gayesi olmuştur. Bu tür konfor algılara toplumun belli bir süre sonra ahlaki çöküntülerine neden olabilmektedir. O toplumda çalışma barışı da bozulmuş olur.

Sonuç olarak toplum barışını sağlamak, müreffeh bir ülke olabilmek için çok emek vermemiz ve alın terinin kutsiyetini yaşam değeri olarak kabul etmemiz gerekmektedir.

Yeni bir yazımızda buluşmak dileğiyle…

Dr. İsmail AKBIYIK/Eğitimci

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.