“Bursa’da Zaman”
Şimdi Bursa’da olmak
ne güzel olurdu.
Saltanat Kapısı’ından girmek,
büyük izlere basarak yürümek,
Devlet-i Âli Osmâniye’nin kurucusu Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in huzurlarında Fetih Sûresini okumak
ne güzel olurdu.
Şimdi Bursa’da olmak ;
Ulu Cami’de “Din Gününün
Sahibi”ni büyüklemek, secde
etmek, rükû etmek, sonrasında günahkâr ellerimizi yukarılara
açmak vebağışlanma dilemek ne
güzel olurdu.
Beyazıt Hân’ı ve Ali Neccar’ı
minnetle ve rahmetle anmak, Muradiye Külliyesi çeşmesinden abdest almak, Muradiye Camiinin kalabalık saflarının sürûrundan sonra, sandukasının soğuk mermerine dayanıp da Fatih’in babası Murat Han ile hasbihâl etmek ne güzel olurdu.
Hele ki, Osman Bey’le yaşıt ulu
çınarların altında Tanpınar’ın
“Bursada Zaman” şiirinden
mısralar okuyup yürümek,
ne güzel olurdu.
şimdi Bursa’da olmak ;
yokuş yukarılardaki tarihleri
gezerken yorulmak, acıkmak
ve susamak, gün batacağı ufka sarktığında bir kara fırına sığınmak,
ortalarında tereyağı göl olmuş cantıklar yemek ne güzel olurdu.
Nihayet, imparatorluğumuzun bu kadim şehrinden güneş son ışıklarını da çekerken kahvem sunulmuşken bana, Zeki Müren’den İsmail Dede Efendi’nin “Sana ey cânımın cânı efendim, Kırıldım küstüm incindim gücendim”şarkısını dinlemek
ne güzel olurdu.
Evet, şimdi Bursa’da olmak
Ne güzel olurdu.
Ahmet Akşit
23.08.2022