Duvar
Vahit usta o gün çok çalıştı.
Yoruldu. Erken saatte yattı.
Sabah ezanı okunurken uyandı.
Vücudu ağrılar içinde idi.
Yatağından doğrulamadı.
Nasırları karıncalanan ayaklarını
karyolanın demirine sürttü.
Uyuşan avuçlarını soğuk duvara dayadı.
Bir o tarafına bir bu tarafına dönüp durdu. Nice zaman sonra kalktı, abdest aldı,
camiye gitti.
Namazdan sonra ördüğü taş duvar
boyunca yürüdü. Ne güzel olmuştu,
nakış nakış olmuştu. Safi keyif oldu.
Vahit usta taş duvar ustasıydı.
İşinin hastasıydı. Duvar örerken
taşlarla konuşurdu. Duvarı sevdiği
taşlarla örerdi. Bazı taşları sevmezdi,
onları ördüğü duvarın bedenine koymazdı.
Yazı yazmak Vahit Ustanın duvar
yapmasına benziyor. Evet, konu anlatılmalıdır,
yani duvar örülmelidir. Ancak hangi kelimelerle örülmelidir. Yazarken birbirlerini seven ve el ele tutuşup yürüyen kelimeler bulmak kolay deyildir. Mesela ilk cümle son cümlenin elini hiç bırakmasa iyi olur.
Bazen bir kelime bir sayfa yazıyı berbat eder. Yahya Kemal’in bir şiirini, ahengine uygun kelimeyi bulamadığı için yirmibeş yıl beklettiği bilinmektedir.
“Öyle ise oraya hangi kelimeyi koyayım”diye sorma bana, ben sana “O kelime oraya olmadı” diyorum. Konuyu anlatman için sayfalar dolusu yazı yazmışsın; niye zahmet ettin, bana on cümle yeterdi ; sağlam ve karakterli kelimelerden yapılmış on cümle.
Kâğıdın suratını tırmalayan kaleme
saygı duyuyorum.
“İnsana kalemle yazmayı öğreten”
(1) Rabbime hamdediyorum.
1) Alak 4
Ahmet Akşit
10.01.2023
Ödemiş