Ben Artık Fanatik Değilim

Fatih Başak
1968 yılında Sungurluda doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Sungurlu’da tamamladıktan sonra 1989 yılında Amasya Eğitim Yüksekokulu’nu tamamlayarak, Batman ili Kozluk ilçesinde sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 1993 yılından 2004 yılına kadar Sungurlu’nun Eşme ve merkez Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Boğazkale Merkez İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yaptım. 2008 yılına kadar burada görev yaptıktan sonra Havza ilçesi Millî Eğitim Şube Müdürü olarak atandım. 2010 yılında kadar görevlendirme yoluyla Sungurlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na Şube Müdürü olarak atandım. 2012-2014 yıllarında Ağrı Milli Eğitim Müdürü, 2014 yılında da Kocaeli Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptım. 2014 – 2019 yıllarında MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yaptım. Halen MEB Millî Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
01.10.2021
704
A+
A-
Ben Artık Fanatik Değilim

Küçüklüğümden bu tarafa sporla hep iç içe olmuşumdur. Taraftarlıktan çok daha ileri sporun içerisinde idim. Mahalleler arası futbol maçlarında mahalle takımının kaptanı idim. Üniversitede futbol takımında oynadım. Lise yıllarımda voleybol oynadım. Özellikle de belirtmem gerekirse de koyu bir Galatasaray taraftarı idim. Öyle ki Galatasaray’ın Ankara’daki maçlarını izlemeye çok gelmişliğim vardır.

Taraftarı idim dedim. Artık eskisi gibi futbola aynı fanatiklikle bakmıyorum. Sadece izliyorum o kadar. Saatlerce süren, vakit kaybetmekten başka işe yaramayan o yorumları dahi artık izlemiyorum. Artık eski ben, ben değilim. Bakış açımın değişmesinde elbette ki yaşımın ilerlemiş olması da etkilidir. ?

Futbol üzerindeki bütün hataların  bağışlanabilir olması da bunda etkili olmuştur. Kulüplerin futbol üzerinden para dünyasına dalmaları bir yana adeta futbol her şeyi silebilen büyük bir temizleme gücü  olarak görülmektedir. Yeni nesillere futbolcuların saç şeklinden düşünce  tarzına kadar her şey birinci dereceden etki etmektedir.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki futbol aleyhinde konuşmak sadece tehlike değil yer yer bir vatan düşmanlığı düzeyinde suç olabilmektedir. Dinine küfür etmiş gibi sayan fanatiklerimiz dahi var. Futbol gerçekten bir spor mudur yoksa spordan çok daha ileri bir anlam mı taşımaktadır bunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Hayatın yükünü unutmak için statlara dolan insanlar da spor mu izliyorlar yoksa içlerindeki canavarları bağırarak bastırıyorlar mı sorusunun cevabı da önemlidir.

Yirmi iki kişinin bir topun peşinden koşması toplumun bir kısmı için boş işler olarak kabul edilirken, büyük bir kısmı hayatının bir parçası olarak gördü. Hatta bu duruma ilahlaştırmak olarak yorumlayanlar da oldu. Gol attık sevindik gol yedik üzüldük. Sonra baktık ki gol atınca aslında sevinen biz değilmişiz. Gol yiyince de üzülen biz olmuşuz. Golü atanlar da gölü yiyenlerde hep kazanmışlar. Bunca yıllık devlet memuruyum. Bu kadar görev süresince aldığım maaşlarla bir ev alamazken, çılgınlar gibi sevdiğimiz o adamlar bir gol atınca onlarca ev parası kazanıyorlardı. Ben bağırıyordum sesim kısılıyordu ama gol atan da gol yiyen de onlarca ev parası kazanıyordu.

Bu işte bir terslik vardı. Ben neden yıllarca çalışıyorum bir ev bile alamıyorken o neden bir gol atınca ya da yiyince onlarca ev alabiliyordu? İşte bakışımı değiştiren soru bu oldu. Değiştikten sonra soru üstüne soru sordum kendi kendime.

Ben para veriyorum ama o kazanıyor. Ben üşüyorum ama o kazanıyor. Ben bağırıyorum bazen kavga ediyorum ama o kazanıyor.

En sevdiğim arkadaşımla takımım için kavga ediyorum ama para kazanmak adına kavga ettiğim, arkadaşımın takımına transfer oluyor yine o kazanıyor. Spor kardeşliktir deniliyor ama pratikte hiç de öyle olmuyor. Arkadaşlarımı hatta ailemdeki farklı takım tutanlarla dahi kavga ediyorum.

Sen yoksan bir eksiğiz diyorlar, gidiyorsun en uzak yerden bile izlemek için para istiyorlar, hepsini tek tek tanıyor biliyorsun, sicilini sayıyorsun. Kiminle gezdiğini, nerelere takıldığını dahi biliyorsun lakin hiç biri seni tanımıyor.

Soğukta donma pahasına maçlarını izliyorsun, maçtan sonra hepsi lüks arabasına binip evine gidiyor sen otobüsle dönmek için sıra beklşyorsun. Trilyonlar kazanıyorlar, sana bir çay bile ısmarlamıyorlar.

Evin her tarafını takımının renkleriyle, fotoğraflarıyla donatıyorsun, oysa beraber çekilmiş hiç bir resminiz yok. Olsa ne olacak ki? Tutkuyla, aşkla, sevgi ile bağlanıyorsun, argo olarak onları hiç satmıyorsun ama onlar üç kuruş fazla para veren takıma gitmekte tereddüt bile etmiyorlar, Yetmiyor dönüp sana bir de gol atıyor, atarken sevinmeye devam ediyor, profesyonellik deyip işin içinden çıkıyorlar.

Sen “Goool” diye bağırdığında, golden başka bir şey olmadığını, onların hesaplarına primler yattığını görmüyor musun? Sesinin kısıldığı senin yanına kar kalıyor.

Büyütmeyin, kırmayın sevdiklerinizi… Başkaları bu kadar rahatken, rahatınızı bozduğunuza değmez.

Bu belki de küçük boyutu. O kadar para desteği alan kulüplerin kendi içerisinde ve birbirleriyle kavgaları da işin cabasıdır. Ayrıca annelerin liginde (kendi ülke ligini kast ediyorum) oynamaktan başka işe yaramayan bu takımların, ben fanatikliğini niçin yapayım ki? Ülkem içerisinde yaptığı kavgaların dışına çıkamayan Avrupa liglerinde hiçbir varlık göstermeyen, ciddi finans kaynağı aldıkları halde hiçbir başarı göstermeyen bu takımlar için neden kendimi üzeyim ki? Neden arkadaşlarımı, dostlarımı üzeyim ki?

Fanatikliğimi bitiren, deyim yerinde ise bardağı taşıran son damla ise büyük kulüplerin başını çektiği bir çok kulübün de buna ayak uydurduğu bir paylaşımları var.

Bir futbol takımı: İstanbul Sözleşmesinden geri çekilme kararını protesto ettiğini söyleyerek, “Ülkemizin çağdaş çizgisine ve saygınlığına zarar vereceğini düşündüğümüz bu kararın, yeniden gözden geçirilmesini rica ederiz.” Diyebiliyor.

Bir başka büyük kulüp; Kadınlar ve kız çocukları için toplumumuzu aynı noktada olmaya davet ediyoruz. Fesih kararının yeniden gözden geçirilmesini talep ve rica ediyoruz. Sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasının toplumsal sonuçlarından endişe duyduğumuzu vurgulamak istiyoruz ” şeklinde basında açıklama yapıyor”.

Bir başka kulüp; gezi olaylarını desteklediğini burada direnç gösteren gençlere anlayışlı davranılması gerektiği şeklinde açıklama yapabiliyor.

Yahu siz spor kulübü müsünüz? Yoksa siyasi parti mi? Sizin taraftarlarınız hep aynı siyasi görüşte mi? Anlaşılan o ki bazı yöneticileri siyasi emelleri uğruna kulüp başkanlıkları yapıyorlar. O zaman ben neden fanatik olayım. Neden onlar adına kalabalık yapayım? Neden onların sayılarının bir fazlası ben olayım?

Neden? Neden? Neden?

İşte bu yüzden Ben artık fanatik değilim.

Sevgide kalın, sevgiyle kalın…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.