İlk taşı kim atacak?

Fatih Başak
1968 yılında Sungurluda doğdum. İlk, orta ve lise tahsilini Sungurlu’da tamamladıktan sonra 1989 yılında Amasya Eğitim Yüksekokulu’nu tamamlayarak, Batman ili Kozluk ilçesinde sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. 1993 yılından 2004 yılına kadar Sungurlu’nun Eşme ve merkez Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 2004 yılında Boğazkale Merkez İlköğretim Okulu Müdürü olarak görev yaptım. 2008 yılına kadar burada görev yaptıktan sonra Havza ilçesi Millî Eğitim Şube Müdürü olarak atandım. 2010 yılında kadar görevlendirme yoluyla Sungurlu İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptım. 2010 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na Şube Müdürü olarak atandım. 2012-2014 yıllarında Ağrı Milli Eğitim Müdürü, 2014 yılında da Kocaeli Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptım. 2014 – 2019 yıllarında MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yaptım. Halen MEB Millî Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve 4 çocuk babasıyım.
03.10.2022
227
A+
A-
İlk taşı kim atacak?

Hz İsa mabede girince, yazıcılar ve Ferisiler (Kudüslü Yahudiler) kendisine zina suçu işlemiş bir kadın getirdiler. Hz İsa’ya varıp,

-Bu kadını zina ederken bulduk. Musa, böylesinin recm edilmesini emretmişti; buna sen ne dersin?, dediler.

Bunun üzerine İsa eğilip, parmağıyla yerde bir ayna yaptı ve içinde herkes kendi kötülüklerini gördü. Cevap için sıkıştırırlarken, İsa doğrulup parmağıyla aynayı gösterdi ve dedi: “Aranızda günahsız olan ona ilk taşı atsın.”

Bunu gören insanlar, en yaşlısından başlayarak bir bir çıktılar, çünkü kirli işlerini aynada görünce utanıyorlardı. Hiç kimse bir taş alıp atmadı ve oradan ayrıldılar.

Yazar Kemal Öztürk de; Kimsenin cesaret edemediği şey, günahkâr olduğunu itiraf etmesidir. Kendini günahsız, ötekini ise taşlanmayı hak etmiş günahkâr olarak gören bir topluma dönüştük, der yazısında.

Acı gerçeği kimse görmek niyetinde değil.

Herkes sanal bir dünyada, sahte bir gerçeklik içinde hayatlarını sürdürmek istiyor.

Siyaset, bürokrasi, iş dünyası ve medya bu sahte gerçekliğin ve sahte dürüstlüğün içinde yüzüyor adeta. Kimse gerçekleri ve günahları konuşmayı, itiraf etmeyi düşünmüyor.

Zina ederken bulduklarını ve taşlanmasını isteyenleri de geçtik. Onlara içinizdeki günahsız olan ilk taşı atsın denildiğinde utanıp oradan ayrıldılar ama maalesef bizler halen meydanlarda taş arayıp, taşlanacak birilerini arayıp durduk, UTANMADAN…

Aranızda günahsız olan ona ilk taşı atsın derken artık elimize büyük büyük kayalar alıyoruz kendi günahımıza bakmadan. UTANMADAN…

Karşıdakinin günahkâr olduğunu kabul edip kendi günahımızı örtmenin yollarını arar olduk. Ararken nice haram yollardan kendimize cevazlar aradık. UTANMADAN… Ve maalesef caiz diyen gafilleri bulmakta da zorlanmadık.

Nihayetinde de bulduk. Bizden başka herkes günahkâr demeye başladık. Dünya benim derken, kibir taşlarının altında kaldığımızın farkına varamadık.

Aynaya bakıp aynada aslan görme hastalığından kurtulamadık. Kurtulamadığımızdan elimizdeki taşları bir türlü bırakamadık. Bırakamadık çünkü kendimizi hep günahsız gördük. Günahsız görmekten öte başkalarını da günahkâr görmeye devam ettik.

Aslında kendimizin günahsız olmadığını bir türlü kabul edemiyoruz. Oysa insan günahkârdır. Bu fıtratın gereğidir. Esas olan tövbe etmektir. Tövbe etmeyi de beceremedik. Çünkü taş atmak hoşumuza gitmeye başladı günahımıza bakmadan.

Fikrini, düşüncesini, siyasetini, inancını beğenmediğimiz kişiye için kucağımıza doldurduğumuz taşları atarken, hıncımızı, öfkemizi ve gözümüzün kararmışlığını yüklediğimiz taşların, avuçlarımızda bıraktığı lekeleri de göremedik.

Elimizdeki taşları bırakabilsek, kendimizin de masum olmadığımızı göreceğiz. En az suçladığımız, en az taşladığımız ve en az yalanlarımızla karalamaya çalıştığımız insanlar kadar suçlu olduğumuzu anlayacağız.

Belki de bunu örtmek, gizlemek ve gözlerden kaçırmak için böyle davrandığımızı anlayacağız. Ama mevcut konumumuzu kaybetmek istemediğimizden taşlamaya devam ediyoruz. İşin en kötüsü de taş atmaktan yorulmuyor, ellerimizle birlikte kalplerimizin de taşlanmış olduğunu fark edemiyoruz. Sözler ve davranışlarımız kaderimiz olmaya başlıyor.

İşte bu yüzden anlamama adına roller yapmaya devam edeceğiz. Anlamak istemediğimiz ve anlama ihtimalimizi ortadan kaldırmak için, beynimizi, kalbimizi ve vicdanımızı uyuşturmaya devam ediyoruz. Sarhoşluktan bir türlü çıkamıyoruz.

Haydi! Ya taş atmaya devam edeceğiz ya da “Ey müminler! Hep birlikte Allah’a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz” (Nur, 24/31) ayetini tekrar anlamaya çalışacağız. Tercih tamamen sizin.

Sevgide kalın, sevgiyle kalın…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
15 Ocak 2021
24 Kasım 2022
15 Haziran 2022
14 Şubat 2023
2 Ocak 2021
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.