Okul ve Paydaşlarını Neler Bekliyor?

Ayhan Öztürk
Aslen Gaziantepli olan Dr. Ayhan Öztürk, Gazi Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalında lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladı. Devlet bursu ile gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nin Arkansas Üniversitesinde, Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında doktora derecesini aldı. Ankara’nın Beypazarı ve Altındağ ilçelerinde sınıf öğretmeni ve okul idarecisi olarak çalıştıktan sonra, yurtdışı eğitimini takiben MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda Milli Eğitim Uzmanı olarak görev yapmaya başladı. Profesyonel düzeyde İngilizce bilen yazar, evli ve 2 çocuk babasıdır.
02.01.2021
1.753
A+
A-

Okul ve Paydaşlarını Neler Bekliyor? Salgın Sonrası için Sorunlar ve Fırsatlar

Eğitime dair işler her zaman zordu ve bunun yarın da zor ve karmaşık olacağından şüphemiz olmasın. Bu zorluk eğitimin amacına ve hedef kitlesine bakıldığında daha iyi anlaşılabilir. Nitekim, eğitimin hedef kitlesi insanlar ve onların davranışlarıdır. İnsan doğası ki yaşam aleminin hem maddi hem de manevi olarak belki de en karmaşık ve mükemmel yaratılış biçimi. Bu mükemmelliğin davranışlarını değiştirmeyi kendisine amaç edinmiş olan eğitim süreci, tabi ki de çetin olacaktı. Eğitim hayatın ta kendisidir diyen John Dewey, sürekli ve hızlı gelişen çevreyi, hazırlıksız yakalanan sorunları ve bu sorunların ortaya çıkardığı sonuçları da hayata dahil etmiştir diye düşünüyorum. Etmediyse de yaşanan salgın süreci ansızın ortaya çıkan sorunların hayatın, dolayısıyla eğitim sürecinin bir parçası olduğunu bizlere hatırlattı.

Covid-19 salgınıyla birlikte değişen dünya düzeninden eğitim ortamlarının da nasibini aldığını söylemek zor olmasa gerek. Unesco (2020) yaşanan salgın sürecinin en çok etkilediği alanlardan birisinin eğitim olduğunu ifade etmiştir. Kapanan okullar, iptal edilen sınavlar ve uzaktan eğitime ayak uydurmaya çalışan öğrenci, öğretmen ve veliler. Salgınla birlikte dünya genelinde yaklaşık 1,6 milyar öğrenci bir anda kendilerini okullarının dışında bulurken, 60 milyona yakın öğretmen de daha önce tecrübe etmedikleri ve belirsizliklerin yön verdiği bir sürecin içerisine girdiler. Bu süreç teknolojiye dayanan, evlerin sınıflara evirildiği ve çevrim içi aktivitelerin ön plana çıktığı bir eğitim ortamını beraberinde getirdi. Diğer bir ifadeyle, alışılagelindik eğitim, öğretim ve öğrenme süreçleri ciddi bir şekilde değişikliğe uğradı. Salgın sürecinin doğası gereği bu değişim devam ederken, salgın sonrası için eğitim ortamlarını ve paydaşlarını nelerin beklediği konusunda düşünmeye başlamamız gerekmektedir. Salgın sonrası karşılaşabileceğimiz sorunların farkında olmak, etkili ve alternatif çözümler üretme ve bu sorunları fırsata çevirebilme noktasında bizleri daha güçlü kılacaktır.

Çocuklar daha fazla desteğe ihtiyaç duyacak: Evde uzun süre vakit geçirmek çocuklarımızın doğasına uygun değil. Hele ki aile bireyleri hastalıkla mücadele ederken, işlerini kaybetmişken ve çocuklar okullarından ve arkadaşlarından uzakken, evde geçirmek zorunda oldukları süreler onlar için daha yıpratıcı ve katlanılmaz olabilir. Bu süre içerisinde muhtemeldir ki çocukların bir kısmı okullarında kazandıkları birçok olumlu alışkanlığı (örneğin; sırasını beklemek, iyi bir dinleyici olmak ve okul kültürüne uyum sağlamak) kaybedecek. Kaybedilmesi muhtemel davranışların yanı sıra, özellikle uzaktan eğitim sürecinden çeşitli nedenlerle yeterince istifade edememiş olan çocuklar için ciddi bir öğrenme boşluğu da bizleri bekliyor olacak. Bu gibi sorunların üstesinden gelebilmek için takip eden öneriler dikkate alınabilir; öğrencilerin akademik hazırbulunuşluk düzeylerinin tespitinin yapılması ve bireysel çalışma planlarının hazırlanması, farklı eğitim seviyelerine ve konularına yönelik olarak destekleyici ders saatlerinin planlaması ve öğrencilerin ruhsal sağlıklarına yönelik tarama testlerinin yapılması ve sağlık uzmanlarından destek alınması.

Mesleki eğitimin önemi ve gerekliliği salgın sürecinde çok daha iyi anlaşılmıştır: İçinde bulunduğumuz salgın sürecinin bizleri yüzleştirdiği ilk gerçeklerden birisi, dünya ekonomisinin küresel çapta ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına karşı hiç de yeterli olmayışıdır. Nitekim, daha salgının ilk günlerinde maske, dezenfekten ve oksijen makinesi gibi hayati önem taşıyan birçok sağlık ürününe ulaşmada büyük sıkıntılar yaşandı. Bu durum bize sağlık, ulaşım ve hizmet sektörü gibi toplumsal ihtiyaç alanlarında çalışan işçilerin önemini bir kez daha hatırlattı. Şüphesiz hükümetler de bu durumun farkında. Prof. Dr. Mahmut Özer (Milli Eğitim Bakan Yardımcısı) salgın sürecinde mesleki eğitimin önemine yönelik olarak yapmış olduğu çalışmada bu durumu şu şekilde ifade etmiştir: Eğitim alanında küresel çapta yaşanan krize rağmen, mesleki ve teknik eğitiminin Covid-19 salgınıyla mücadelede önemli bir potansiyele sahip olduğu görülmüştür. Güçlü bir mesleki ve teknik eğitim sistemi özellikle kriz anlarında toplumun ihtiyaç duyacağı temel malzemelerin üretimini ve uyarlanmasını destekleyebilir. Bu durumu iyi okuyan ülkelerin mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve teşvik edilmesine yönelik atacağı adımların sesleri şimdiden duyulmaktadır. Nicolas Schmit (Avrupa İş ve Sosyal Haklar Komiseri) salgının yaralarını sarma noktasında mesleki ve teknik eğitimin önemli bir rol oynayacağını ifade etmiş ve mesleki ve teknik eğitimin daha modern, ilgi çekici, esnek ve dijital çağa uygun bir hale getirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Buradan hareketle, önümüzdeki süreçte mesleki ve teknik eğitim veren okulların “istenmeyen okullar” olmaktan çıkıp, “teşvik edilen ve rağbet gören okullar” olacağı ifade edilebilir.

Öğretmenlerimize minnettar olmak için artık daha fazla nedenimiz olduğuna inanıyorum: Daha bir çoğumuz neler olduğunu bile anlamamışken, öğretmenlerimiz bu şartlar altında nasıl öğretebilirim sorusuna cevap aramaya başlamıştı. Uzaktan eğitime uygun materyal geliştirme çabaları, öğrenci ve velilerle yeni iletişim kanalları oluşturmaları ve kendi kişisel zamanlarından feragat ederek öğrencilerinin fiziksel, ruhsal ve akademik gelişimlerini destekleyici çalışmalar yapmaları, öğretmenlik mesleğinin düşündüğümüzden çok daha fazlası olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi. Okula yeniden dönüş yolunda da en önemli ve kritik görevlerin öğretmenlerimize düşeceğini söylemek zor olmasa gerek. Bu durum öğretmenlerimizin planlı ve etkili bir şekilde desteklenmesini gerektirmektedir. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, dijital ve pedagojik becerileri geliştirici çalışmalar yaparak öğretmenlerin uzaktan ve karma öğrenme süreçlerine hazırlıklı hale getirilmesi ve okulların temizlik, güvenlik ve personel ihtiyaçlarının giderilerek öğretmenlerin motivasyon ve etkililiğinin arttırılması gibi çalışmalar sadece salgın sonrası için değil daha uzun vade de eğitim sistemlerinin direncini ve etkinliğini arttırabilir.

Okul yöneticilerinin liderlik özellikleri, yaşanan salgın sürecinin eğitim faaliyetlerine etkisi ve bu etkinin şiddeti noktasında belirleyici bir rol oynamıştır: Her ne kadar salgın sürecinde okul liderliğinin önemi ve etkisi üzerine yapılan çalışmalar şu an için mevcut olmasa da liderlerin kriz zamanları için işbirlikçi, güvene dayanan ve iletişim kanallarının açık olduğu bir kurum kültürü oluşturmaları gerektiği bir gerçektir. Herkesin az ya da çok kendi sıkıntılarıyla mücadele etmek zorunda olduğu bu gibi kriz dönemlerinde, liderlerin en az kendileri kadar sorumlu oldukları toplulukları da önemsemeleri gerekmektedir. Buradan hareketle salgın sonrasında okul yöneticilerini kritik zamanların beklediğini ifade etmek yerinde olacaktır. Bu zamanın kritik olarak nitelendirilmesinden kasıt bilinmezlikleri ve zorlukları içerisinde barındırmasıdır. Okulların yeniden açılmasıyla başlayacak olan bu çetin süreçte, etkili bir okul yönetimine yönelik olarak takip eden öneriler sunulmuştur: Mantıklı, sabırlı ve iş birliği içerisinde çalışan bir karar mekanizmasının oluşturulması; sevgi, saygı ve empatiye dayalı insan sağlığını ve refahını ön plana alan bir okul kültürünün tesisi; okulun tüm paydaşlarını içeren açık ve ulaşılabilir bir iletişim ağının kurulması ve güven veren bir okul liderliğinin sergilenmesi.

Eğitim sisteminin tüm paydaşlarının salgın sonrası dönemde önemli bir sınav vereceği aşikâr. Olası senaryolar üzerinde düşünen ve muhtemel sorunlara karşı önlemlerini şimdiden almaya çalışan ülkeler, bu süreci bir fırsata çevirme şansına sahip olacaktır. Bu önlemlerin odak noktasında daha dirençli, esnek ve insanı ön plana çıkaran uygulamaların olması gerektiğine inanıyorum.

Yazıya dair bir söz: Krizin her türü iyi olabilir. Bir şekilde seni uyandıracaktır. Ryan Reynolds.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.