Eğitime Ve Eğitimciye Verilen Değer

23.09.2021
570
A+
A-
Eğitime Ve Eğitimciye Verilen Değer

Herhangi bir mesleğe atfedilen önemi o mesleğin maaşının miktarı mı belirler yoksa yapılan işin ortaya konulan emeğin değeri mi? Genellikle birincisi. Toplumun kahir ekseriyeti öyle o kadar derin bakmayacaktır bu mevzuya. O yüzden maaş bir mesleğin her zaman önemini göstermese de çoğu defa belirleyici bir etkendir bu konuda. Tek başına her şey demek değildir ancak önemli bir göstergedir. Meslek olarak tıp alanını düşündüğümüzde bu düşünce kendisini daha bariz bir şekilde gösteriyor. Tıp kazanan öğrencilerin çoğu yüksek puanlar alan, kalburüstü başarı gösteren gruptan oluşmaktadır. Bu yönde itici motivasyondan birisinin tıp doktorluğun günümüz şartlarında tatminkar bir maaşa sahip olmasıdır. Sağlığın önemi herkesçe yadsınamaz bir gerçektir. Maaşlarda bir mesleğe atfedilen önemin göstergesi ise eğer bu durumda eğitim daha mı önemsizdir ki bu maaş öğretmenlere reva görülmektedir. Demek ki yeterince önemli görülmemektedir. 

Eğitim üzerine yazdığım her yazıda vurguladığım esas düşünce hep şu oldu: Eğitim kısa vadeli sihirli çözümler sunmaz. Sabır ister, emek ister, iğneyle kuyu kazmak gibidir ancak tüm sorunların uzun vadeli çözümleri yine eğitimle olur. Buradan da şu sonuca rahat ulaşabiliyoruz. Biz günü kurtaran toplumuz. Stratejik değil taktiksel yaklaşıyoruz;  eğitime bile! Farkındayım çok fazla problem anlattım buraya kadar, fazla karamsar hava estirdim. Her zaman olduğu gibi yüzüm yine çözüme dönük olacak ve şimdi de çözümümüz ne olmalı ona değineceğim. Madem uzun vadeli tüm sorunların çözümü eğitimde öyleyse öncelikli olarak eğitimcilerin maaşları tıp doktorluğu ile yakın veya daha cazip koşullara getirilip, öğretmenliği ise en yüksek puana sahip; kişilik, iletişim, ilgi ve yetenek bakımından öğretmenliğe en yatkın olan adayların tercih etmesi sağlanarak ve bu öğretmen adaylarımızın da sadece belli illerde ve köklü eğitim geleneğine sahip eğitim fakültelerinde en donanımlı eğitimden geçirerek eğitimde niteliği daha üst çıtalara taşıyabiliriz. Bu fakültelerdeki akademisyenlerin ise en azından eğitim hayatlarının beş yılını Milli Eğitimde deneyimlemiş hocalardan oluşması bu duruma daha büyük katkı sunar. “Neden Böyle” diyerek başladığım bu sorunların bir nedeni de bu durumdur. Çözümü de sunarak bir nedeni burada noktalıyorum.

“Neden Böyle” yazımın son kısmında ise MEB’ de verilen ödüllere değineceğim. Ödüller motivasyonu arttıran etkenlerdendir. MEB’ de de kimi ödüller verilmektedir çalışanların motivasyonunu desteklemek için ancak kime veriliyor diye araştırdım biraz. Eğitimin mutfağında olan öğretmenlere sadece ucundan koklatılıyor. MEB 2020 Yılı içerisinde 8 bin 439 personeline ödül vermiş. Kaçı öğretmen diye sorarsanız eğer utanarak sıkılarak yazıyorum sadece ve sadece 2 bin 424 öğretmene ödül vermiş. Dağ başlarında, ücralarda, uzak köylerde, yolu olmayan mezralarda, sobasını kendi yakan, odununu kendi yaran, çocuklarla ana babası gibi ilgilenen, topluma bilgisi ve sevgisiyle ışık saçan cefakar ve fedakar öğretmenlere sunulan ödül sadece bu kadar. Bir milyondan fazla neferi olan eğitim ordusunun sadece 2 bin küsür kadarı ödül almış. İşte eğitim ve eğitimciye verilen önemin tezahürü. Geri kalan ödüllerin büyük kısmını yöneticiler kendi kendine vermiş. “Neden böyle” işte bundan böyle. Sadece bundan değil buraya kadar yazdığım bütün bunlardan dolayı böyle. Gelin bu boşlukları dolduralım, bu eksikleri telafi edelim, bu kusurları düzeltelim. Bilgi; bu çağımızın gerçek gücüdür. Medeniyet o bilginin harmanlanıp kültüre dönüşmesiyle elde edilir. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak istiyorsak bu nedenleri ortadan kaldırmalıyız. Güzel ülkemin daha aydınlık olacak yarınları eğitim sayesinde gelecektir. Bir ülke ancak öğretmeni kadar eğitimli, onun kadar kültürlü, onun kadar bilgili ve onun kadar refah seviyesine sahip olabilir. Müreffeh yarınlarımız olsun hep.

Saygı ve sevgiler

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.