“Yarınlarımız için bugün harekete geçelim!”

Halil ETYEMEZ
Öğretmen ve eğitimci olan Halil Etyemez, Amasya Eğitim Yüksek Okulu ve İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Denetçiliği Bölümünü bitirdi. Eğitim Yönetimi alanında yüksek lisansını tamamladı. Eğitimciler Birliği Sendikası Genel Sekreterliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 25 , 26 ve 27. Dönemde Konya Milletvekili seçildi. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyeliği yaptı. Aynı zamanda Gürcistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olarak görevine devam etmektedir. İyi düzeyde İngilizce ve arapça bilen Etyemez, evli ve 3 çocuk babasıdır.
19.10.2021
497
A+
A-
“Yarınlarımız için bugün harekete geçelim!”

Günümüzde iklim değişikliği küresel sorunların başında gelmektedir. Dünya genelinde kirlenen denizler, kuruyan su kaynakları, azalan orman varlığı ve kuraklık hepimiz için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.

İklim değişikliği; çevre, şehir hayatı, kalkınma, ekonomi, tarım, gıda, su ve sağlık alanlarında olmak üzere hayatımızın tamamını derinden etkilemektedir.

Dünyayı saran üç büyük krizin sağlık, iklim değişikliği ve göç sorunu olduğunu düşünüyorum. İç savaş veya ekonomik zorluklardan dolayı oluşan göçler yerini yakın bir gelecekte iklim göçlerine bırakacaktır. Günümüz dünyasında bugün petrol için verilen mücadele ise yakın bir gelecekte yerini su ve gıdaya bırakacaktır.

İklim değişikliğini acil önlemler alınması gereken global bir sorun olarak görmeliyiz. Bugün bir birey olarak çevremiz için atacağımız en küçük adım, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek demektir.

Gelecek nesillerden ödünç aldığımız tüm doğal kaynakların korunması; tek bir bireyden başlayarak tüm insanlığa önemli sorumluluklar yüklemektedir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza temiz bir dünya, temiz bir çevre bırakarak bizler bu sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmiş olabiliriz.

Bugün yaşadığımız iklim değişikliği ve çevre kirliliği problemlerini insanın zihni kirlenmesinin bir yansıması olarak da görebiliriz. Bu konuyu medeniyet kodlarımızın perspektifinden değerlendirme konusunu müzakere etmeliyiz.   Tüm çevremize, canlılara ve cansızlara karşı sorumluluğumuzun bilincinde olarak merhamet temelli bir çevre ahlakı üzerinde yoğunlaşabilmeliyiz.  

21. Yüzyılın modernizminin ben merkezli, duyarsız ve tahripkâr bir insan tipini ortaya çıkardığını rahatlıkla söyleyebiliriz.  Çevre, tabiat ve iklim ile olan ilişkilerimizi hak, merhamet ve adalet çerçevesinde tayin etmeliyiz. Medeniyet kodlarımızda vücut bulan değerlerimizi toplumsal hayatımıza yeniden kazandırmalıyız.

Hepimize emanet olan dünyayı daha yaşanabilir şekilde bırakmayı ahlaki bir görev olarak görmekteyiz. Bu minvalde çocuklarımıza temiz bir gelecek bırakmak için, iklim değişikliğiyle mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. İklim değişikliğine karşı mücadele eden, sürdürülebilir yaşamın mümkün olduğuna inanan iklim elçilerinin ve iklim aktivistlerinin sayısının artacağına yürekten inanıyorum.

Bizler gerek kişisel olarak gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu konularda yoğun mesai harcamaktayız.  Türkiye Büyük Millet Meclisi Bünyesinde küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanımı için Meclis Araştırma Komisyonu kurduk. Özel ihtimam gösterdiğim iklim değişikliği konusunda bu komisyonda görev alarak katkı sağlamak için yoğun bir çalışma içerisinde olduk.

Ebeveynlerin iklim değişikliğine dair bilinçlenmesinin de son derece önemli olduğuna inanmaktayım.  Milli Eğitim Bakanlığı’nca müfredatlarda çevre ve iklim değişikliği konusunun daha yoğun yer alması için gerekli adımları atıyoruz. Bu konunun dünyanın eğitim gündemine alınması için gösterilecek gayretlerinde çok kıymetli olduğunu düşünmekteyim.

Paris İklim Anlaşması’na dair kanun teklifini komisyonların ardından Meclis Genel Kurulu’nda görüşmelerini yaptık ve oy birliği ile kabul ettik. Paris Anlaşması’nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Paris İklim Anlaşması’nın ana amacı iklim değişikliğinin etkileri ile mücadeledir. Bu anlaşma ile sera gazı salınımının küresel seviyede azalma eğilimine geçirilmesini hedeflenmektedir. Küresel sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2 derecenin altında kalmasını amaçlanmaktadır. Karbon salınımını 2030 yılında yarıya, 2050 yılında ise sıfıra indirmek hedeflenmektedir.

Türkiye olarak, iklim değişikliğiyle mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Keza bu anlaşma ile Türkiye iklim değişikliği ile mücadelede öncü bir rol oynadığını bir kez daha göstermiştir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın ismi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmiştir. Bu değişim ile birlikte kurulan İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu ile İklim Değişikliği Başkanlığı ile yeşil kalkınma hamlemizi güçlendiriyoruz.

Tarımda, gıda atığını azaltacak tedbirler başta olmak üzere üretim, tedarik, geri dönüşüm sistemlerini güçlendireceğiz. Toprak, su ve orman gibi önemli yutak alan kaynaklarının kapasitesini önce 2 katına, sonra 3 katına çıkartacağız. Bereketli su kaynaklarımızın ülkemizin daha kurak bölgelerine aktarılmasıyla ilgili yeni projeler geliştireceğiz. Tarım ve hayvancılıkta sürdürülebilir teknikleri yaygınlaştıracağız. Ormancılık ve tarımsal faaliyetleri iklim değişikliyle uyumlu hale dönüştüreceğiz.

Cennet vatanımızda iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak amacıyla yoğun çabalarımız ise halen devam etmektedir.

Son 19 yılda ağaçlandırma yapılan alan miktarını 3,6 milyon hektardan 9,2 milyon hektara, orman varlığımızı ise 20,8 milyon hektardan 22,9 milyon hektara çıkardık. Geleceğimize nefes olmak için Tarım ve Orman Bakanlığımızın başlattığı çalışma tam anlamıyla bir seferberliğe dönüşmüştür. Orman varlığımızı arttırmak ve yarınlarımıza aktarmak amacı ile her yıl 11 Kasım tarihini “Milli Ağaçlandırma Günü” olarak kutlamaktayız. Yaptığımız ağaçlandırma çalışmalarıyla Avrupa’da 1’inci, dünyada 4’üncü sırada yer aldık. Hedefimiz 2023 yılı sonuna kadar toplamda 7 milyar fidanın toprakla buluşmasını sağlamaktır. Birçok ülkenin model aldığı bu proje ile Türkiye dünyaya nefes olmaktadır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan hanımefendinin himayelerinde yürütülen Sıfır Atık Projesiyle geri dönüşüm anlayışını Türkiye’de yaygınlaştırmaya devam ediyoruz. Sıfır Atık Projesi çalışmalarının daha ileriye taşınması noktasında Türkiye Çevre Ajansı’nı kurduk. Sıfır Atık Projesiyle 209 milyon ağaç kurtarılmış, ekonomimize 17 milyar lira katkı sağlanmıştır. Üç yılda geri kazanım oranımız yüzde 13’ten yüzde 19’a çıkarılmıştır. Sıfır Atık projesi ile atıkların geri kazanım oranını 2035 yılında yüzde 60’a taşımayı hedeflemekteyiz.

Su kıtlığı ve kuraklık tüm dünyamızda olduğu gibi Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumda su konusundaki farkındalığı artırıp, bilinçli tüketimi teşvik edecek uygulamaların hayata geçirilmesi bizim en önemli gündemlerimizden biridir. Su kaynaklarının bizden sonraki nesillere aktarımı son derece önemli olup, iklim değişikliği kapsamında suyun etkin ve ekonomik bir plan ve koordinasyonu en önemli gündem maddemizdir.

Birleşmiş Milletler’in (BM), 2050 yılı itibarıyla dünya genelinde ciddi biçimde temiz su sıkıntısı yaşanacağı konusunda yaptığı uyarı dikkat çekicidir. 2025 itibarıyla dünya nüfusunun üçte ikisinin su sıkıntısını gündelik bir gerçeklik olarak yaşamaya başlayacak olması endişe vericidir.   Birleşmiş Milletler’in açıklamalarında, 2050 yılı itibarıyla yerküre genelinde temiz suya talebin yüzde 40 oranında artacağı, bu durumda dünya nüfusunun en az dörtte birinin temiz su sıkıntısıyla karşı karşıya kalacağı belirtilmektedir. 

Bugün koruyacağımız her damlanın, yarın ihtiyaç duyacağımız suyun bir parçası olacağı gerçeğini hatırımızdan çıkarmıyoruz.  Su kaynaklarımızı korumak için sulama sistemlerimizi modernize ediyor, yer altı barajlarına öncelik veriyor ve su rezervlerimizi koruyoruz. Kuraklık riskine karşı ürünlerin gelişimlerini izliyor, sulu ve kuru tarımda süreci planlıyor ve kuraklığa karşı alınacak tedbirleri alıyoruz. 

Birleşmiş Milletler (BM) raporlarında gıda ve su israfının iklim değişikliğini kuvvetlendirdiğini ortaya koymuştur. Yaşlı dünyamızda yaşayan her 9 insandan 1’i açlıkla karşı karşıyadır. Ürettiğimiz gıdanın her yıl üçte biri israf edilmektedir. Ürettiğimiz sebze ve meyvelerin yüzde 50’sinde kayıp yaşamaktayız. Ülkemizde, her yıl 18,8 milyon ton gıda ise çöpe gitmektedir.

İklim değişikliği ile mücadele yöntemlerinden birisi de tasarruftur.  Tasarruf, hepimiz için sürdürülebilir bir çözüm önerisini bize sunmaktadır. Tasarruf, bilinçli tüketim demektir. Üzerinde yaşadığımız dünyanın atalarımızdan miras olduğu kadar, gelecek nesillerin bizdeki emaneti olduğunu lütfen unutmayalım. Medeniyet kodlarımızın hepimizi israftan uzaklaştırıp tasarrufa yönlendirdiği gerçeğinden hareketle, tüm insanlığın geleceği için tüm vatandaşlarımız tasarrufa önem vermelidir.

Çevre kirliliği, toprak kirliliği, iklim değişikliği, çölleşme, kuraklık ve su kıtlığı gibi günümüzün büyük problemlerinin çözümü için birlikte hareket edilmelidir. Bu sorunlarımız ile birlikte mücadele edilmediği sürece başarılı olunamayacağı çok açıktır. Bu bağlamda başta bölgemizin tarımsal faaliyetlerinin gözden geçirilmesi bir zorunluluktur.

Hayatımızın merkezine çevre sevgisini koymak için, çocuklarımızdan emanet aldığımız bu dünyayı gelecek nesillere en güzel haliyle bırakmak için, yarınlarımıza yeşil, sağlıklı, daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için şimdiye kadar verdiğiniz ve vereceğiniz kıymetli destekler için en içten dileklerimle teşekkürlerimi sunuyorum.

Hep birlikte;  “Yarınlarımız için bugün harekete geçelim!”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.